10 Ekim 2010 Pazar

Plansız İtalya Avusturya -Bölüm 3-

Gece 1 suları Venedik’ten geçiyoruz umuduyla kalkıp baktım ama karanlıktan başka bir şey göremedim. Sabah Bruck an der Mur’a varmıştık. Burada inip başka trene binmem gerekiyordu. Graz kafilesi olarak trenden indik ve herkes mal mal etrafa bakıyordu. Nereye gitmek istediğini adamın gözünden anlayan bilet kontrolcüsü bi Japon çocuğu göstererek "Graz, Graz!" diye bağırdı ve bütün kafile çocuğun peşine takıldı. Graz’da üniversite okuyan gençlerden olmalıydı ama İngilizce bilmiyordu. Almanca bildiğinden de şüpheliyim. Bir süre çocuğu takip ettik sonra Allah’ın verdiği Japon çevikliğiyle ani bi depar attı. Önce kafileye sonra çocuğa baktım. Kafilede hareketlenen yoktu, bende bari çocukla aramızdaki bağı koparmayayım diyerek koşmaya başladım. Graz treninin zamanını öğrenmek için monitörlere bakmaya koşuyormuş. Kafilede bir telaşla yetişti bize ama trene daha çok süre vardı. Bekleme ve tren yolculuğunun ardından sabah saatlerinde Graz’a varmıştım. Elimdeki adres ve zihnimdeki harita görüntüsü ile arkadaşımın kaldığı öğrenci yurdunu buldum ve şansıma bir başka arkadaşım da orada kalmaktaydı. İkisi de Graz Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktaydılar ama şu an sadece Almanca hazırlık görüyorlar.

Yaklaşık bir haftamı onların yanında geçirdim ve bol bol Graz’ı gezdik. Küçük Almanya olan Avusturya’da sadece Türkçe ile yaşamanız mümkün. Arkadaşlarını başka bir ülkede görmek güzel bir duygu. Graz soğuk olmasına rağmen hoşuma gitti ve daha önce gittiğim yerlere göre daha pahalı bir şehir. Arkadaşların bisikletini sürme fırsatım da oldu. Düz ve bisiklet yolları olan bir şehir olduğu için bisiklet sürmek çok eğlenceli. Tabi orada pek eğlence amaçlı kullanılmıyor. Graz’a dair aklında kalan en önemli olay nedir diye sorarsanız Efes’tir derim. İspanya’da görmediğim Efes, orada pahalı da olsa bulunabiliyordu ve diğer biralardan çok farklı bir tadı olduğunu hatırlattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder