tag:blogger.com,1999:blog-45885544442116338682024-03-05T07:25:37.562+01:00dün gece ne düşündümOlcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.comBlogger72125tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-87224470776763997542021-09-04T00:58:00.020+02:002021-09-04T00:58:00.205+02:00Bölüm 10 - Kadın<div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbqq0N3AcTfIMXCbFH_Slms4slbNs1nNW2TP7no5gVIRRuC1FCOwVF0aK3hZfrYUe_394Pyv_LIxnNtZdk0nj-gpsn38zvcnOtYfE7r54FB925DEqeXvfJtJwTNXIkluNg7rp_KyBD-jqE/s2048/turkiye_sendika_brosurunde_annem.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1472" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbqq0N3AcTfIMXCbFH_Slms4slbNs1nNW2TP7no5gVIRRuC1FCOwVF0aK3hZfrYUe_394Pyv_LIxnNtZdk0nj-gpsn38zvcnOtYfE7r54FB925DEqeXvfJtJwTNXIkluNg7rp_KyBD-jqE/s320/turkiye_sendika_brosurunde_annem.JPG" width="320" /></a></div>Sümerbank konfeksiyon fabrikası yıkılıp annem erken emekli olana kadar, her akşam annem işten geldiğinde “Anne ben acıktım.” diye karşılardım. Bütün gün çalıştıktan sonra dört kişiyi doyururdu. Şimdi masabaşı çalışmama rağmen bir midemi doyurmaya üşeniyorum. Emek nedir bilmezdim. Erken emekli olması güzel oldu ama kolay olmadı. Başkente eyleme gittiğini hatırlıyorum annemin. Atatürk tarafından Bakırköy sahilinde kurulan fabrika, yerine üniversite yapılacak söylentileri ile yıkılmıştı ama Bizans döneminden kalıntılar çıkınca bir süre durdurulmuş ve sonrasında ultra lüks dairelerin reklam panoları ile kapatılmıştı. Zamanın belediye başkanının şimdi orada bir dairesi var. Hatta 15 Temmuz’da muhalefet lideri darbe girişimini bu daireden izledi.<div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZU6rLsazzkuV14gAX9pLuegi-TJzoF0c9MQb7sGp7zrd1S0ZlZvdmJlRHx4QaXILevDUVuOg8ZavDArYnJ8Pi42MbVg_hC-13i1-9CWGT0Wg0FdqIPvVt1PEuZaLdKY7E-X9tnTKl1Rbg/s895/Screenshot+2021-07-11+011139.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="895" data-original-width="669" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZU6rLsazzkuV14gAX9pLuegi-TJzoF0c9MQb7sGp7zrd1S0ZlZvdmJlRHx4QaXILevDUVuOg8ZavDArYnJ8Pi42MbVg_hC-13i1-9CWGT0Wg0FdqIPvVt1PEuZaLdKY7E-X9tnTKl1Rbg/s320/Screenshot+2021-07-11+011139.png" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1yn8LQqB5ebS788wB5XUT9e93ufbrgynk8gu5IVM9yYhkCRC29QcQ1ZZUsI8XgzQ4sAGGMagW0RtUhkHKG-8ZsxdfMd6U7M0qP9zn4-MrneSwq3nqRwwXnx7zmhQVrQcqBJT1_W2Ne0B7/s724/Screenshot+2021-07-11+011001.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="724" data-original-width="671" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1yn8LQqB5ebS788wB5XUT9e93ufbrgynk8gu5IVM9yYhkCRC29QcQ1ZZUsI8XgzQ4sAGGMagW0RtUhkHKG-8ZsxdfMd6U7M0qP9zn4-MrneSwq3nqRwwXnx7zmhQVrQcqBJT1_W2Ne0B7/s320/Screenshot+2021-07-11+011001.png" /></a></div><br />O fabrika arazisinden her gün geçip gideceğim Yeşilköy Anadolu Lisesi’ni kazandım. Bir sene hazırlık okuyacaktık ve şu an bütün dünyayı bana açan İngilizce öğretmenimin, ilk isteği orta okulda öğrendiklerimizi unutmamız olacaktı. Bir şeyleri unutmak için önce ne bildiğimi bulmalıydım ve bir deftere 8 yılda öğrendiğim bütün İngilizce kelimeleri yazmaya başladım. Sadece 2 sayfayı doldurabilmiştim.<br /><br />Yeşilköy’de yıkılan Atatürk Havalimanı’ndan ilk seyahatim Budapeşte’ye oldu. Öğrenci değişim programı Erasmus ile Macaristan’ın küçük bir şehrinden kabul almıştım. Aynı üniversiteden iki kişi gidiyorduk ve inişte bizi, elinde ismimizin yazılı olduğu bir taksi şoförü karşılamıştı. Şehirlerarası taksi yolculuğu sonrası yurt kapımıza varmıştık. Belki de bizim adımıza okula yapılan hibenin tamamını orada harcamıştı danışmanımız. Bir süre yurtta kalsak da sonra eve çıkıp kirayı bölüşerek tasarruf etmek istedik. Danışmanımız bizim için kiralık ev arayıp, hususi arabasıyla emlakçı gibi gezdirdi. Aradığımız fiyat aralığı nedeniyle hiç de hoş olmayan yerlere bebeğiyle beraber gittik. Bizim dönemimiz sona ererken yeni öğrencilere kaldığımız evi göstermeye devam ediyordu. Öğrencilerle bu derece ilgilenen bir rehber hocam olsaydı eğitimim daha farklı olabilirdi.<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjICgBXFZsEg-If7kK2V3EjeUfVxjGPO6J7gGvrNMsIZLpAOLLSs3LN_pE8kegIaLNPqhxboGAC3-vGw7bPg7Eo0qsIEw9r8azU32S4TK-SyGixE6R8ZD9mw5xTrWzHN9X3IMEwc4Hdn3tt/s2048/macaristan_okul_danismanim.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjICgBXFZsEg-If7kK2V3EjeUfVxjGPO6J7gGvrNMsIZLpAOLLSs3LN_pE8kegIaLNPqhxboGAC3-vGw7bPg7Eo0qsIEw9r8azU32S4TK-SyGixE6R8ZD9mw5xTrWzHN9X3IMEwc4Hdn3tt/s320/macaristan_okul_danismanim.JPG" width="320" /></a></div><div><br />Avrupa’nın hibelerinden daha da faydalanmak için bu sefer Avrupa Gönüllü Hizmeti ile İspanya’ya gittim. Başka projelerde dil eğitimi adına sadece sözlük verildiğini duymuştuk ama oradaki süpervizörümüz, ülke krizde olmasına rağmen, çalıştığımız belediyenin bir odasında Fransız ev arkadaşımla bana özel İspanyolca dersi ayarlamıştı. Haliyle ilk öğrendiğim cümle ‘Krizdeyiz!’ oldu çünkü belediye başkanı her konuşmasına ‘¡Estamos en crisis!’ diye başlıyordu. O sırada krizde olmayan ülkemin Avrupa hibelerini nerelere harcadığı sorgulanıyordu. Hem ekonomiden sorumlu devlet bakanı hem de dışişleri bakanı olan zatı muhterem, hesap veremediği için gençlerin Avrupa programlarına katılımı sınırlandırılmıştı. Şimdi kendisi gençlere deva olacağını söylüyor.<br /><br />Bu kadar eğitim ve çalışma sonunda haliyle Avrupa’da çalışmaya devam edecektim ama bir türlü istediğim teklifi alamıyordum. Benim gibi mühendis olan eşim benden hızlı davrandı ve ilk teklifi o aldı. Artık ayrılmış olmamıza rağmen hala bunu gururla anlatırım. Mühendis bir kadın olarak başarılarıyla bana hep yol göstermiştir. Yıllarca havasını soluyup, suyunu içtiğimiz ve eğitildiğimiz vatanımızdan iki mühendis olarak ayrıldık.<br /><br />Anlattıklarımın ortak noktası hepsinin hayatıma yön veren kadınlar olması. Hep başarılı kadınlar tanıdım. İş hayatında başarısız adam çok fazlayken başarısız kadın göremiyorsunuz çünkü adamlara verilen fırsatların aynısı onlara verilmediği için daha fazla çabalamak zorundalar.<br /><br />Bakırköy’ün pasajlarından birinden geçerken arkadaşımla yurtdışı planlarını konuşuyoruz. Keşke orada ki yaşam şartları burada olsa da hiç gitmek zorunda olmasam diyorum. Beşiktaş bombalı saldırısı daha yeni olmuş ve ucuz atlatmışız. Burada şansa yaşıyoruz derken bir anda önümüze bir kadın fırlıyor. Peşinden bir adam gelip kadını tokatlamaya başlıyor. Yerden kaldırıp, tekrar vurduğu gibi yere indiriyor. Pasaj kalabalık ama herkes temkinli. Dayak, nasıl evlilik müessesinin kabul edilir bir yanı olduysa önce aile arasına girmeyelim diye vahşet bir süre izleniyor. Neden sonra müdahale ediliyor. Başımıza bir iş açılmasın diye uzaklaşıyoruz ve kadının geldiği yönde bir valiz gözüme ilişiyor. O da gitmek istemiş.<br /><br />İstanbul sözleşmesi yaşatır!<br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEDY3jOJy4D6-GqraUiulCL4aVYiafV1UFYcTJLaWIzqRqMPz6noFTmA-yVelBsN1I7gHK8w3GldQukTlhiy0n56owv_QphXzhQ_6FovEt3dnrIE4TgGGh1l_FZR-N2w6oLWVo4gX4YKV6/s2048/ispanya_caceres.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEDY3jOJy4D6-GqraUiulCL4aVYiafV1UFYcTJLaWIzqRqMPz6noFTmA-yVelBsN1I7gHK8w3GldQukTlhiy0n56owv_QphXzhQ_6FovEt3dnrIE4TgGGh1l_FZR-N2w6oLWVo4gX4YKV6/s320/ispanya_caceres.jpg" width="320" /></a></div><br /><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxHO8tAEc5JnKaEwyQaAo_YwJTF8A17Crzikb6HmYE_Q2M4hn07H9uuoAuyXKDcqNS5dl4UTI87iRJmWw2AjuyOCxiWr1eZQPtAcSrT7Ri3aYnIHYRO1_Xzx-VYz_lbJ7kHLzmDbSIAAL8/s2048/ispanya_cinsiyet_siddetine_karsi_calismam.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxHO8tAEc5JnKaEwyQaAo_YwJTF8A17Crzikb6HmYE_Q2M4hn07H9uuoAuyXKDcqNS5dl4UTI87iRJmWw2AjuyOCxiWr1eZQPtAcSrT7Ri3aYnIHYRO1_Xzx-VYz_lbJ7kHLzmDbSIAAL8/w480-h640/ispanya_cinsiyet_siddetine_karsi_calismam.jpg" width="480" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="background-color: #242526; color: #e4e6eb; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; text-align: start;">İspanya'da çalıştığım belediyeki Mor Çatı için hazırladığım bir afiş.<br />Bir lisenin içine asıldı. "25 Kasım Cinsiyet şiddetine karşı.<br />Seni boğmalarına izin verme." yazılı bir ters kravat görseli.</span></td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"> </div></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br />Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-75810768397825711762021-08-28T14:00:00.026+02:002021-08-28T14:00:00.191+02:00Bölüm 8 - Televizyon<div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5Pj8IPiIwitqn4iEM79cdOITQIxma32OG0B3iDlW-vFLVh8aDsyvR2WquD2hwHOh7Vq57lfTUJmvTyhyphenhyphengf6LNCFo1-otkEul_E34iBwsn6IaN-3NVrD1nuonhDLI4dEy59yQQNPDcQACH/s2048/japonya_tokyo_fujitv_binasi.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5Pj8IPiIwitqn4iEM79cdOITQIxma32OG0B3iDlW-vFLVh8aDsyvR2WquD2hwHOh7Vq57lfTUJmvTyhyphenhyphengf6LNCFo1-otkEul_E34iBwsn6IaN-3NVrD1nuonhDLI4dEy59yQQNPDcQACH/s320/japonya_tokyo_fujitv_binasi.JPG" width="320" /></a></div><div class="separator">Dünyada televizyon programlarının üretildiği iki ülkeden biri Hollanda. Örnek olarak “Big Brother” ve “The Voice of Holland” bizde “Biri Bizi Gözetliyor” ve “O Ses Türkiye” olarak yayınlanmıştır. Tavsiye üzerine “Wie is de Mol?“ yani “Köstebek kim?” adında bir yarışma izledim. 1999’da başlayan bu yarışmada her bölüm bir kişi, yarışı sabote etmeye çalışıyor ve bunu katılımcılar da izleyici de sezon sonuna kadar bilmiyor. Hala yayınlanmaya devam eden bu yarışma bize neden gelmemiştir hayret.</div><br />“O Ses” İspanya’da da çok ilgi görüyordu ama biz “Física o Química” (Fizik veya Kimya) adında bir gençlik dizisi izliyorduk. Hani “Hayat Bilgisi” dizisini düşünün ama liselileri oynayan oyuncular daha genç ve bir de homoseksüellik ekleyin. Franco rejimi sonrası ilk olarak cinsel devrimi gerçekleştirdikleri için bunu doya doya anlatıyorlar. Bir de işitme engelliler için İspanyolca altyazı seçeneği var. Özel bir servisten bahsetmiyorum. Normal TV yayını teletext gibi bir formatta altyazı gösteriyordu. İspanyolca öğrenmek isteyen bizler için bulunmaz bir nimetti. İlk birkaç tekrarı altyazılı izledik. Birkaç diyorum çünkü ilk gösterimini tamamladığı için artık “Aşk-ı Memnu” gibi her gün siesta saatlerinde tekrarını gösteriyorlardı. Oradaki oyunculardan bazıları şimdi meşhur “La casa de papel” dizisinde. Hatta gençlerden birinin yeni karakterinin adı Tokyo.<br /><br />Japonya, özgün TV programlarıyla her an şaşırtmaya hazır. Yarışmaları bize “Şahane Pazar” adı altında sunuldu. Orada kaldığım sürede kapsülümdeki minik TV ile çok yakın olduğum için lobideki büyük tüplü TV’yi tercih ettim. Tabi dilinden bir şey anlamıyordum ama kurmacada “Anlatma, göster!” düsturu olduğu için bir şekilde anlaşılıyordu. Daha fazla güneş ışığı için çerçevesi daraltılan PVC pencere reklamları ve ciddi görünümlü adamların siyaset programı gibi bir ortamda elleriyle “taş kağıt makas” oynaması aklımda kalmış.<div><br /></div><div><div>Macaristan’da ise TV programları berbattı çünkü Doğu Avrupa’da yabancı televizyon programlarını seslendirmeyi sadece iki kişi yapar. Tüm kadınları bir kadın ve tüm erkekleri bir adam seslendirirken orjinal ses de arkaplanda bariz bir şekilde duyulur. Hem bu sebepten hem de o sırada İngilizce’ye daha fazla kulak aşinalığı oluşturmak için sürekli BBC’yi açık tutuyorduk. Türkiye’den bir haber çıktığında da dikkat kesiliyorduk. 2007 Ocak ayında bir cuma günüydü, dönem sonu gelmiş artık dönmeye hazırlanıyorduk, Türkiye’den bir son dakika haberi geldi. Hemen TV karşısına toplandık. Hrant Dink, gazetesinin önünde kurşunlanarak öldürüldü...<br /><br />Türkiye’yi geri götüren zaman makinası çalışmıştı. Yıllar sonra öğrendim ki o gün, aslında cuma değil kırmızı bir pazartesiymiş.<br /><br />Not: Kırmızı Pazartesi kitabının arka kapağından; Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü.<br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsLcqOdBQQrvHPqfbyG8MLiDdCWEZtBQ3PQtca51kVXh-vD9aqlR4etemacBkv7jWqTGN-OTtKtpZZfPf65PWg1Q3HTu0L0y9OjgMQeci01WglPEKfi1SKIAlIMLeJ8rOUNTsNgLwDk_L3/s2048/ispanya_ev.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1539" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsLcqOdBQQrvHPqfbyG8MLiDdCWEZtBQ3PQtca51kVXh-vD9aqlR4etemacBkv7jWqTGN-OTtKtpZZfPf65PWg1Q3HTu0L0y9OjgMQeci01WglPEKfi1SKIAlIMLeJ8rOUNTsNgLwDk_L3/s320/ispanya_ev.JPG" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYyImx0lUq3pJTD2NJLroD1Z4Sa7Cw7sigpKBcUi3EAbQf2vl6uqzN5VuCytoRcHiK4vB43TVzJaSZwwkXx0dhd_EdyAYgKCm4X64IdSvQTzUtwMNevZ_3Acfm7tCdOeOs8dDPg4ZpMU1w/s2048/macaristan_ev_ders_calismaktan_cikan_kanbur.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYyImx0lUq3pJTD2NJLroD1Z4Sa7Cw7sigpKBcUi3EAbQf2vl6uqzN5VuCytoRcHiK4vB43TVzJaSZwwkXx0dhd_EdyAYgKCm4X64IdSvQTzUtwMNevZ_3Acfm7tCdOeOs8dDPg4ZpMU1w/s320/macaristan_ev_ders_calismaktan_cikan_kanbur.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5GsDQIA-HsFgZmWIAyWKee0Y8pC7HRtoU9MKI5htVTqyXtQG88_dHV0iZQQPjsruGWYWwQkapbTggv3tJ7GzNAlg8CEQph9U1nFUs_OpXE7wRD6wq0EX1WWx2ZV5LhDWkS8qmT40N21VB/s2048/macaristan_ev_tv.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5GsDQIA-HsFgZmWIAyWKee0Y8pC7HRtoU9MKI5htVTqyXtQG88_dHV0iZQQPjsruGWYWwQkapbTggv3tJ7GzNAlg8CEQph9U1nFUs_OpXE7wRD6wq0EX1WWx2ZV5LhDWkS8qmT40N21VB/s320/macaristan_ev_tv.JPG" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div></div></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-9396625933721086462021-08-28T00:54:00.001+02:002021-08-28T00:54:00.179+02:00Bölüm 9 - Bisikletİlk defa, üniversitede okurken öğrenci yurdunda sürmeye başladım. Güvenlik görevlisinin izniyle bisikletini alıp kampüs içinde sürüyordum. Daha önce bisikletimiz olmuştu ama hızla gecekondudan binalara evrilen şehirde ben sürememiştim. Abim Saraçhane Bisikletçiler Çarşısı’ndan aldığı BMX’ini, daha ilk seferinde sürerek Zeytinburnu’na kadar getirmişti. Arada ki 7 kilometrelik mesafe bana çok uzun gelmişti. Hala daha o sokaklar gözümü korkutur ama çok sonra 2013 yılında, kendi bisikletimle boğaz köprüsünden geçtim.<br /><br />Öğrenci yurdu dışındaki ilk bisiklet deneyimim yurt dışında oldu. İspanya’da ev sahibi, garajındaki bisikletleri kullanmamıza izin veriyordu. Fosil yakıt tüketimini azaltmayı özendirmek için bisiklet festivali bile düzenledik. Görevim basitti. Kasaba meydanında toplanılacak ve kasabanın sınırında kalan etkinlik alanına toplu halde gidilecekti. Ben bisikletli grubun arkasından gelerek kimsenin geride kalmadığından emin olacaktım. En önde de gösteri yapması için tuttuğumuz palyaço, tek tekerli bisikletiyle grubu yönlendirecekti. Tek tekerle pek de hız yapılamadığını o sırada öğrendik. O da en arkada benimle grubu takip etti.<div><br /></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrONT8AtdAOm-aejiQ1oN8tisJEU01-5tmw_YW_ENbM-DQNq35UkGMJZug4EHTBgTaDXBes49KRzP8AtrWezuvTSu0oqVFYyjK9N057DEaC0Skg8j-aLddnla4AMM7XsLPfqeaezOY9axS/s1998/japonya_tokyo_tapinak.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1545" data-original-width="1998" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrONT8AtdAOm-aejiQ1oN8tisJEU01-5tmw_YW_ENbM-DQNq35UkGMJZug4EHTBgTaDXBes49KRzP8AtrWezuvTSu0oqVFYyjK9N057DEaC0Skg8j-aLddnla4AMM7XsLPfqeaezOY9axS/s320/japonya_tokyo_tapinak.jpg" width="320" /></a>Japonya’ya gittiğimde her gün bisiklet kiraladım. Artık bisiklet kiralanan yerdeki görevli yeni öğrendiği Türkçe kelimelerle beni karşılıyordu. Bisikletleri benim için biraz ufak kalıyordu. Bisiklet yolları yok denecek kadar azdı ama kaldırımlar çok genişti. Kaldırımlarda başka bisikletliler de gördüğüm için ben de kaldırımda sürüyordum. Tokyo’nun karmaşıklığıyla meşhur metrolarından uzak, muhteşem bir özgürlük veriyordu.<br /><br />Şimdi bisikletin ülkesindeyim. Halk direne direne bisiklete öncelik kazandırmış. Araba zaten petrol demek. Zararlı ve sınırlı kaynağı sürekli tüketmek demek. 130 yıl önce Nikola Tesla çok güzel eleştirmiş bu durumu “Eğer güç elde etmek için yakıt kullanırsak sermayemizden yeriz ve onu hızla tüketiriz. Bu yöntem barbarcadır ve müsrifliktir. Yeni nesillerin çıkarı için bu yöntemi durdurmamız gerekir.” Şimdi batıdaki diğer ülkeler de araba yollarından kırpıp bisiklet yoluna çeviriyorlar. Başbakan burada bisikletiyle, korumasız seyahat ediyor. Şirketler çalışanlarına araba değil bisiklet kiralıyorlar, araç otoparkının bir kısmını bisiklete ayırıyorlar.<br /><br />Şimdi bir bisiklete atlayıp, milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların yağını yakmaktansa kendi yağınızı enerjiye çevirmeye ne dersiniz. Cevabınız evet ise hadi pedal başına.<br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcnxOCxfiB_SD9vroR2RtsqZ08rEIKtmSuI8stNfJKKNuiX2N0S6iV8QvXP12oIr3pIn-0GPN92rbOs6ukd0hY0rn4sPwMfLBDUI_4dQjqSxoFmAqjTAOsV0V3IQu_J0O1CICdYdcBYNZU/s2016/hollanda_orman_bisiklet_yolu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2016" data-original-width="1512" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcnxOCxfiB_SD9vroR2RtsqZ08rEIKtmSuI8stNfJKKNuiX2N0S6iV8QvXP12oIr3pIn-0GPN92rbOs6ukd0hY0rn4sPwMfLBDUI_4dQjqSxoFmAqjTAOsV0V3IQu_J0O1CICdYdcBYNZU/s320/hollanda_orman_bisiklet_yolu.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmC10n5JS8nwVZo2kx29Er8Jj4_pzP_QSiBL7AKBnXV8mgFgWbBhvOO5nsjQ16qPzui9dhyphenhyphenUjJoZE-SMUlBuAPcGhpLAmfohum6VDHoQz1-9nscIctl6cd309j84Jkaf23zR4WybpGA3dg/s1770/ispanya_duzenledigimiz_bisiklet_gosterisi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1180" data-original-width="1770" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmC10n5JS8nwVZo2kx29Er8Jj4_pzP_QSiBL7AKBnXV8mgFgWbBhvOO5nsjQ16qPzui9dhyphenhyphenUjJoZE-SMUlBuAPcGhpLAmfohum6VDHoQz1-9nscIctl6cd309j84Jkaf23zR4WybpGA3dg/s320/ispanya_duzenledigimiz_bisiklet_gosterisi.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik3MkrRpU44rIrIDDh8_06sky23q8FC-qap_bQIq9RIOzzXAkttPzqML1vJ_x13Br8pZV12gU-Otx1sVsY8aBp2O7OWIiJrI0OVcHUS1yK1pXFqnB-DMzdNNCkMfKy1B8ikgCXj-hcPFp7/s2048/ispanya_gazetede_cikan_haberimiz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik3MkrRpU44rIrIDDh8_06sky23q8FC-qap_bQIq9RIOzzXAkttPzqML1vJ_x13Br8pZV12gU-Otx1sVsY8aBp2O7OWIiJrI0OVcHUS1yK1pXFqnB-DMzdNNCkMfKy1B8ikgCXj-hcPFp7/s320/ispanya_gazetede_cikan_haberimiz.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj4DwpxkhcN-vLmTNBED7kr0WMMB5SlVphEgjZfElATyyT4tzUmOaBd45Qov279y28SUL0dtrRgayN6ol2pGDSvPFqV8FrpuNGqdffcL0bCGV11zp0CTFP8vdRoojzP24xmfBmm0p0z64J/s800/ispanya_hazirladigim_afislerden.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="566" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj4DwpxkhcN-vLmTNBED7kr0WMMB5SlVphEgjZfElATyyT4tzUmOaBd45Qov279y28SUL0dtrRgayN6ol2pGDSvPFqV8FrpuNGqdffcL0bCGV11zp0CTFP8vdRoojzP24xmfBmm0p0z64J/s320/ispanya_hazirladigim_afislerden.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghE_kKqHBQMVfMFjBwSx8pymL6ilSPg6avPCQhyDyO_9RVEXmUwBMcaqlY8uGdTkYnuXgnU15KKtLgkWOGj_1O4o0Ss17zfT-2aF-oPWJ1F-rDT5GvxYu3ZOeeQ9JoKpyQq8WYm-94hy5q/s800/ispanya_hazirladigim_afislerden_2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="566" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghE_kKqHBQMVfMFjBwSx8pymL6ilSPg6avPCQhyDyO_9RVEXmUwBMcaqlY8uGdTkYnuXgnU15KKtLgkWOGj_1O4o0Ss17zfT-2aF-oPWJ1F-rDT5GvxYu3ZOeeQ9JoKpyQq8WYm-94hy5q/s320/ispanya_hazirladigim_afislerden_2.jpg" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbJVHTATGBrFWOHoYdp5tU_buZpvUHn10e2BSIaEgpNFqvZ2UAd-jWuYuBWKvJeKX-pWh_HGtJOw3_7Q_2rxxvIxmJ3lUuktFWiG0C2zJRJBy3ngecGS0vhEhpf5oIHxgVfMghsb2B3-W5/s1770/japonya_tokyo_olipiyat_hazirliklari.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1180" data-original-width="1770" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbJVHTATGBrFWOHoYdp5tU_buZpvUHn10e2BSIaEgpNFqvZ2UAd-jWuYuBWKvJeKX-pWh_HGtJOw3_7Q_2rxxvIxmJ3lUuktFWiG0C2zJRJBy3ngecGS0vhEhpf5oIHxgVfMghsb2B3-W5/s320/japonya_tokyo_olipiyat_hazirliklari.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div><br /></div></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-17602270207194973202021-08-21T13:30:00.002+02:002021-08-21T13:30:00.193+02:00Bölüm 7 - Döviz<div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHZtbSZ4EzMueQb8YSNUJoj6hPqVEEe3rDdz5ITwIXdboDPZD3WCGmH-DoHbQHhv6zY-hUcZ2UKkbvL9-L9cbXib5T2yq7itTHRumLHr9Jk_stC91glTftTqN05VbvLQtRUp-QGi46dD0X/s2048/hollanda_isyeri_yaptigim_uygulama.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1119" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHZtbSZ4EzMueQb8YSNUJoj6hPqVEEe3rDdz5ITwIXdboDPZD3WCGmH-DoHbQHhv6zY-hUcZ2UKkbvL9-L9cbXib5T2yq7itTHRumLHr9Jk_stC91glTftTqN05VbvLQtRUp-QGi46dD0X/s320/hollanda_isyeri_yaptigim_uygulama.JPG" /></a></div>İlk yurtdışı yolculuğumda Macaristan’a gittim. Macaristan henüz avro kullanmaya başlamamış. Gerçi 2003 yılında başlattıkları avroya geçiş planı hala gerçekleşmiş değil. Zeytinburnu’nda bir döviz bürosundan aldığım dolarlar sayesinde kendimi güvende hissediyorum. Daha ilk alışveriş denememizde, bakkalda reddediliyoruz. Adam duvardaki saati işaret ediyor. Bu saatte dolar kabul edemem der gibi bir varsayımda bulunuyoruz. Aç karnımıza öğrenci yurdunda beklerken diğer Erasmus öğrencileriyle karşılaşıyoruz ve bize döner ısmarlıyorlar. Dönerin oradaki adı Yunanca “dönmek” kelimesi olan “gyros” ve ayran kıvamında yoğurt sosuyla servis ediyorlar. Şıpır şıpır ayran damlayan dönerimizi bitirdikten sonra iyi bir uykuyla beraber para birimleri konusunda ilk tecrübemizi sindiriyoruz.<br /><br />Ertesi gün döviz bürosu bulamıyoruz. Bir tane turizm acentasından Forint alıyoruz. Döviz büroları bizdeki gibi yaygın değil. Kendi paran değer kaybetmiyorsa döviz alayım derdine düşmüyorsun. Bir ülkenin parasının ne kadar hızlı değer değiştirdiğini mağaza vitrinlerinden yada restaurant menülerinden anlayabilirsiniz. Geçici yöntemlerle yazılan fiyatlar hızlı değişimin göstergesidir.<br /><br />1999’da pesetadan avroya geçme planını gerçekleştirmiş İspanya. Devlet, Avrupa Birliği’nden gelen uyum sağlama teşvikleriyle güçlenmiş, patronlar gelen yabancı yatırımla daha mutlu olmuş ama halk değersizleşen birikimleriyle daha da fakirleşmiş. Sonrası zaten tamamlanmasına rağmen satılamayan uydu kentler ve mortgage krizi. Belki de Macarlar beklemekte haklı.<br /><br />Japonya’ya varıyorum, bu sefer yanımda biraz Japon yeni var. Otele giriş sırasında tüm ücreti istiyorlar. Normalde ayrılırken ödenir ama en ucuzundan kapsül otel bu. Tamam diyorum yanımda yeterince yen yok, kredi kartından vereyim ama yine bir sorun var. Adam duvardaki saati işaret ediyor. Ben bu anı daha önce yaşamıştım. Şaşkınlığımı farkedince bu sefer asansörü gösteriyor. Asansörün önünde, bozuk olduğuna dair bir tabela var. Asansöre ihtiyacım yok diyorum, zaten bir tek sırt çantam var. Üsteliyor, tabelayı okumamı istiyor. Geçici elektrik kesintisi olduğundan asansör çalışmamaktadır yazıyor. Elektrik olmadığı için POS cihazı da çalışmıyormuş. Saati göstermesi de geçici olduğunu anlatmak içinmiş. Aslında İngilizce konuşuyorduk ama bunları neden doğrudan söylemedi hala anlamış değilim. Bir de 2013’de Tokyo’nun göbeğinde elektrik kesintisi nedir ya. Sonra, haritadan döviz bürosu yeri işaretlemelerine rağmen, bir köprü altında çakmak dolumu yapacak kadar büyüklükte bir dükkanı zar zor buldum. Döndüğümde elektrikler gelmişti. Akılsız başın derdini bir kere daha ayaklar çekmişti.<div><br /></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQP3T6RpOLYg_o35VS9iHdVpUCBMh6zc7NxGVEXxSrQ2W89ZsK19yfyl0PLxBLD96bSNm3P8Mb8r6QDhk7iOdZgHcMy4mf_eA3wAfqoyRLyUJ7sDVNf0EfZ0UFjoinR5_zmvzW0wxa0d2O/s2048/japonya_tokyo_kapsul_otel.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQP3T6RpOLYg_o35VS9iHdVpUCBMh6zc7NxGVEXxSrQ2W89ZsK19yfyl0PLxBLD96bSNm3P8Mb8r6QDhk7iOdZgHcMy4mf_eA3wAfqoyRLyUJ7sDVNf0EfZ0UFjoinR5_zmvzW0wxa0d2O/w200-h150/japonya_tokyo_kapsul_otel.jpg" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9sHUkY3KoIjkrhyphenhyphenfzsOc39PeG6ZhdaXVoLT9F2SI2tFYcaLQcsH2gtlhVXhtuVrQLPdNUXpUqnrF3GXaDr1X4zTPKGQYlmPH7Zt58oUB7mplTFZNbciZ1r_ARixF2sH7R0weS1wm-srYZ/s2048/japonya_tokyo_kapsul_otel_yatak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9sHUkY3KoIjkrhyphenhyphenfzsOc39PeG6ZhdaXVoLT9F2SI2tFYcaLQcsH2gtlhVXhtuVrQLPdNUXpUqnrF3GXaDr1X4zTPKGQYlmPH7Zt58oUB7mplTFZNbciZ1r_ARixF2sH7R0weS1wm-srYZ/w200-h150/japonya_tokyo_kapsul_otel_yatak.jpg" width="200" /></a><br /><br />Hollanda halkının ise parayla ilişkisi meşhurdur. Aslında bizim “Alman Usulü” olarak bildiğimiz; aynı masadaki insanların ayrı ayrı kendi hesabını ödediği sistem. Dünyada “Dutch Treat” olarak geçer yani Hollandalı usulüdür. Masaya gelen hesap, kuruşu kuruşuna bölünür hatta işletmelerde ayrı hesap çıkartmak da yaygındır. Bir şekilde toplu ödeme olduysa, daha sonra hesaplaşmak için “Tikkie” adında bir uygulamaları vardır. Bizde ki uygulamalar para göndermeye odaklanırken onlarda para istemeye odaklanılır. Diyelim ki bir eve doğum günü kutlamasına gittiniz, daha sonra size ödeme talebi gelmesi muhtemeldir. Ev sahibi kutlamadaki tüketiminize göre masraf oluşturabilir.<br /><br />Para konusunda bu kadar detaya dikkat etmelerine rağmen döviz konusunda acemilerdir. Hollandalı bir arkadaşın Ürdün’e gitmeden önce internetten dinar aldığını biliyorum. Para tabi ki postalanmayacağı için yine döviz bürosuna gidip elden teslim aldı. Bir de buradan yaptığım uçuşlarda iner inmez yerel para birimini satın aldıklarını çok gördüm.<br /><br />Asla bir havalimanında döviz bozdurmayın. Eğer zorda kalırsanız o gün yetecek kadar cüzi bir miktar alın. Havalimanı kurları her zaman kötüdür. Döviz çevirmek için ATM kullanırsanız da dikkatli olun. Makina, banka kurunu mu yoksa makinanın kendi kurunu mu kullanmak istersiniz diye sorar. Banka kuru da kötüdür ama makinadan iyidir. Tutarı kendiniz belirleyin. Ekranda çıkan önceden tanımlı tutarlar aldatıcı olabilir. En son Prag seyahatimde ATM’de çekilebilecek seçenekler arasında 14000 Çek korunası vardı. Bu orada asgari ücret olan 4500 liraya eşit. Daha fazla tutar çekmek, ATM’ye daha çok kazandıracağı için sizin kurdan dolayı zarar etmeniz veya yüklü para taşıyarak tehlikeye girmeniz kimsenin umrunda değil.<br /><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJT7uhNiuiCJuslse6i3vV8vnOPgz80oKEF2hmhhEqiIjIRxT9KND4VnJ6S0wg-02sjvKb7ljwTQ1_G6QW1CUwufNM_w1aSjwaKhYjKdc3XCtPW6UEuEKMhb2IfQwQynHWnhuu_P7Ak6g9/s2048/japonya_plastik_yiyecekler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJT7uhNiuiCJuslse6i3vV8vnOPgz80oKEF2hmhhEqiIjIRxT9KND4VnJ6S0wg-02sjvKb7ljwTQ1_G6QW1CUwufNM_w1aSjwaKhYjKdc3XCtPW6UEuEKMhb2IfQwQynHWnhuu_P7Ak6g9/s320/japonya_plastik_yiyecekler.jpg" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-GyT903edxVgNroX0sB0qav-eFVZoRoz-QY_e8Jc_awsweRUS5e3svAmFQ1gV11J6zXOyjzDQzuoLHXY13Y6Vi403TqAEdRWjRu-62xpzLYfqTYRGax3b5tKUKN7mEdAjZVQgsisHvEXP/s2048/japonya_tokyo_eski_mobilyalar_yakilarak_kotu_ruhlar_uzaklastirliyor.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-GyT903edxVgNroX0sB0qav-eFVZoRoz-QY_e8Jc_awsweRUS5e3svAmFQ1gV11J6zXOyjzDQzuoLHXY13Y6Vi403TqAEdRWjRu-62xpzLYfqTYRGax3b5tKUKN7mEdAjZVQgsisHvEXP/s320/japonya_tokyo_eski_mobilyalar_yakilarak_kotu_ruhlar_uzaklastirliyor.JPG" width="320" /></a><div><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwV73mA5AWSA71iMxNf2YaY0HBR7XHqNH6sxr5uvRkq080yxLYtbQ7H5GsWEf_6HqAjP5BcyDddKnTs9NgCG3VQXwmIftioBQWiEafWOLn25f7QHULy28XM76BTPJJub1LZt9Dy1mAo0iO/s2048/japonya_noddle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwV73mA5AWSA71iMxNf2YaY0HBR7XHqNH6sxr5uvRkq080yxLYtbQ7H5GsWEf_6HqAjP5BcyDddKnTs9NgCG3VQXwmIftioBQWiEafWOLn25f7QHULy28XM76BTPJJub1LZt9Dy1mAo0iO/s320/japonya_noddle.jpg" width="320" /></a></div><div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBhqOT3ZEil9ZWgK5bi_zFMjsiNWlyS6OOQdUMbyBOQx0AlKwkqXEBPHpdGjWMhlBCsZVPFYSiP4SCs1W5xXM4MNxk8Bx-phKWyaWFWfvU-Gh6VekE0FwwWoihz3EzBxhdy5grWnGpNIqF/s2048/japonya_soba.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBhqOT3ZEil9ZWgK5bi_zFMjsiNWlyS6OOQdUMbyBOQx0AlKwkqXEBPHpdGjWMhlBCsZVPFYSiP4SCs1W5xXM4MNxk8Bx-phKWyaWFWfvU-Gh6VekE0FwwWoihz3EzBxhdy5grWnGpNIqF/s320/japonya_soba.jpg" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhH_A1a2ZZGRutTjMwEbRHWJZU2oC2ukDjfxRwirjY2WbK9FHN7M8ClezNUIeQe2AF_XyeAWEY2O38GgJb2W7bGE18ATr5EEk5z51bxcYXzhrDYBpIuQ_TQVET8r1aSc-xTC0ce1msvEJFz/s2048/japonya_turk_kayisi_cayi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhH_A1a2ZZGRutTjMwEbRHWJZU2oC2ukDjfxRwirjY2WbK9FHN7M8ClezNUIeQe2AF_XyeAWEY2O38GgJb2W7bGE18ATr5EEk5z51bxcYXzhrDYBpIuQ_TQVET8r1aSc-xTC0ce1msvEJFz/s320/japonya_turk_kayisi_cayi.jpg" width="320" /></a><div><br /></div></div></div></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0Zeytinburnu, Sümer, 34025 Zeytinburnu/İstanbul, Turkey40.990635 28.8961412.680401163821152 -6.260110000000001 69.300868836178836 64.05239tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-57681409036177957492021-08-14T14:00:00.005+02:002021-08-14T14:00:00.219+02:00Bölüm 6 - Irkçılık - 2Nerede kalmıştık; yeni dünya keşfedilmiş, yerlileri katledilmiş ve yeni iş gücüne gerek duyulmuştu.<br /><br />İnsan ticaretinde dünya markası olan Hollanda sahne alır. İlk olarak limanı koruyacak bir şehir kurarlar ve adını kendi krallarının yaşadığı şehir olan Amsterdam’dan alarak “New Amsterdam” koyarlar. Daha sonra taş üstünde taş bırakmayan İngilizler, York şehrinin yenisi anlamında değiştirirler adını ve “New York” yaparlar. New Amsterdam’dan geriye surlarının olduğu yere denk gelen finans merkezi Wall Street (duvar sokak) caddesi kalır.<br /><br />Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi, yeni dünyanın ihtiyacını karşılamak için Afrika’yı öyle bir sömürür ki. Dillerini anlamadıkları yerlilere dil öğretirler ve şu an Güney Afrika’da yaygın olarak kullanılan Afrikaans dili ortaya çıkar. Bu dil Hollanda’da konuşulan Flemenkçe’nin kardeş dili olarak gösterilir. Sonra köle toplama işini yerlilere devrederler. Hem toplamakta yardımcı olsun diye hem de hediye olarak verdikleri silahlar, hala süren iç savaşlara yol açar. Bir de umut olsun diye dinlerini de öğretirler. Balık istifi gidilen okyanus aşırı yolculuklarda bir çoğu telef olan bu insanların seçilme sebebi, ciltlerinde ki pigment sayısının fazlalığıdır. Bende olarak çalıştıkları çiftlikten çıkamazlar. Çıkarlarsa asla gizleyemeyecekleri siyah tenleri onları ele verir.<br /><br />Dünya’nın diğer tarafında da baharatları için Endonezya'yı işgal eden Hollanda, şimdi kiralık ev ilanlarında utanmadan, doğu yemeklerinin çok koktuğundan şikayet ederek “baharatlı yemek yapanları istemiyoruz” yazabiliyor.<br /><br />Bir şekilde ev buluyoruz ama şimdi işe gitmek için kullandığım demiryolu firması, toplama kamplarına taşıdığı Yahudiler ve Romanlar için özür yayınlıyor. Ben o trendeyim. Siyah saçlarım trende yanına oturulacak son kişi olmamın nişanesi. Tren yaşadığım şehir olan Amersfoort’da duruyor. Evime mi geldim yoksa beni şehirdeki Nazi toplama kampına mı götürecekler. Yönetimde ki hafif bir rüzgar, yabancılara tanıdıkları vergi avantajı süresini 8 yıldan 5 yıla indiriyorsa, vatandaşlık almak için gereken dil seviyesini yükseltiyorsa öyle değiştirebilir her şeyi. Tabi ki benim yersiz kuşkularım var. Evime doğru yürüyorum. Yerde, kaldırım taşlarında yazılar; bu evden çıkarılmadan önce şu kişi yaşıyordu ve bir daha dönmedi. Anımsa.<br /><br />Saraybosna’dan Mostar’a gidiyoruz. Hem din hem de ırk savaşında arada kalmış bir köprü. Etrafta mermi ve şarapnel izleri. Taşların üzerinde 1993 yazıyor. Unutma.<br /><br />Eğer geçmişi unutursan “Hayvan Çiftliği”nden farkı kalmaz yaşadığın yerin ve Martin Luther King der ki “Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerde adalete yönelik bir tehdittir.”<br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLW7uCuTcnnvhypJi8b-Fzw8Hrr-ezfnDKVDYOmshhjJ2hyZUZRO1mbl7WFWp8zga_mudbB66SbrDgjpxvZFSGiKH7PVlijB0q59qdx0fEu3IPsSFB0i3j0D0GQDhi9Ocnhqsdvi8MEkIi/s2048/cekya_prag_osmanli_gardiyan.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLW7uCuTcnnvhypJi8b-Fzw8Hrr-ezfnDKVDYOmshhjJ2hyZUZRO1mbl7WFWp8zga_mudbB66SbrDgjpxvZFSGiKH7PVlijB0q59qdx0fEu3IPsSFB0i3j0D0GQDhi9Ocnhqsdvi8MEkIi/s320/cekya_prag_osmanli_gardiyan.png" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXyNEB7rVF4H4yV0FnptTrqJXKs2QVnKa8wN_JBMWt3J0LriCvsuZf1UiitrTf-W-mKzd4MHg2ofPgaH6vbXFY9M6TG0rfi_83QmLiAwREyC7Zsn0HMkx7eFgP8VyigE-qP1nhG-5g5Nxc/s2048/hollanda_amsterdam_cruijff_arena_messi_icin_alcak_askilar.png" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXyNEB7rVF4H4yV0FnptTrqJXKs2QVnKa8wN_JBMWt3J0LriCvsuZf1UiitrTf-W-mKzd4MHg2ofPgaH6vbXFY9M6TG0rfi_83QmLiAwREyC7Zsn0HMkx7eFgP8VyigE-qP1nhG-5g5Nxc/s320/hollanda_amsterdam_cruijff_arena_messi_icin_alcak_askilar.png" /></a><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0viEPPllF7grnJuFSQRt0jRJo6LVDmmAx1_GPSyeCnXiZawoAdVQ1iPYD-m0tG9rM5mo-aJ6O4Mhyl5n5OuB-5OJhPUn3S2jF9ahhr0PwCMzVsWXqdV-AT7leHo7smCSbG_Tv0ov3mO2o/s2048/hollanda_kaldirim_taslari.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0viEPPllF7grnJuFSQRt0jRJo6LVDmmAx1_GPSyeCnXiZawoAdVQ1iPYD-m0tG9rM5mo-aJ6O4Mhyl5n5OuB-5OJhPUn3S2jF9ahhr0PwCMzVsWXqdV-AT7leHo7smCSbG_Tv0ov3mO2o/s320/hollanda_kaldirim_taslari.JPG" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRJwmWisufBiybtpf0CloBlI0a8WWxwq824ThNet21eFGibfgTS_IQ-YenBqA3Iv4Lw_JfhSLUj6ohqY3ZItdrpV5qCbYtJ7VvV_BV_EsjqHi78593UoTEgkWaOoZRbusLs3ifu8nq4rbZ/s2048/macaristan_mostar_unutma.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRJwmWisufBiybtpf0CloBlI0a8WWxwq824ThNet21eFGibfgTS_IQ-YenBqA3Iv4Lw_JfhSLUj6ohqY3ZItdrpV5qCbYtJ7VvV_BV_EsjqHi78593UoTEgkWaOoZRbusLs3ifu8nq4rbZ/s320/macaristan_mostar_unutma.JPG" width="320" /></a>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0New York, NY, USA40.7127753 -74.005972812.402541463821152 -109.1622228 69.023009136178842 -38.849722799999995tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-11328315059425111082021-08-07T14:30:00.007+02:002021-08-07T14:30:00.179+02:00Bölüm 5 - Irkçılık<div class="separator"><br /></div><div class="separator">Gödöllő’de ders sonrası, eve geliyorum. Ev arkadaşım ile ev sahibini mutfakta başbaşa ağlarken buluyorum. Ellerinde fotoğraflar. Adam İngilizce bilmiyor, nasıl anlaşıp da ağlayacak noktaya geldiklerini merak ediyorum. Arkadaşım “Ağlamanın dili mi olur?” diyor. Ev sahibimiz “Macarlar ve Türkler kardeştir.” diyor.</div><div class="separator"><br /></div><div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8w7n56uIvYiaS9ckaN_oUh64WvpS2XGZRaCV6BHCDcbUDoJCC-bVXUhz28kcznleFV5vufphC3LSG7YP7tCwM72UhuFTvfNEdfhaeoVwk5xYmUxxALDATW7USE9WEfrU6VmYnJwx1Ljrj/s2032/macaristan_okul_buyuk_hun_gocu.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1524" data-original-width="2032" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8w7n56uIvYiaS9ckaN_oUh64WvpS2XGZRaCV6BHCDcbUDoJCC-bVXUhz28kcznleFV5vufphC3LSG7YP7tCwM72UhuFTvfNEdfhaeoVwk5xYmUxxALDATW7USE9WEfrU6VmYnJwx1Ljrj/s320/macaristan_okul_buyuk_hun_gocu.JPG" width="320" /></a></div>Asyadan yola çıkan hunların, Karadeniz’in güneyinden gitmeyi tercih edenlerinin Araplarla girdikleri münasebetten dolayı müslüman olduklarını biliyorum, Karadeniz üzerinden gidenlerin ise hristiyan olduklarını öğreniyorum. Karpatlara yerleşen ayrık hun toplulukları Roma’dan alınan destekle birleşiyorlar ve adları yabancı dilde “Hungary” yani hun ülkesi oluyor. Onlara kendilerinden başka macar ülkesi diyen sayılı ülkeden biriyiz. Macaristan’ın Macarcada adı “Magyarország” ve bize “Törökország” diyorlar.<br /><br /> 1526 yılında Mohaç’da yollarımız tekrar kesişiyor. Osmanlı hakimiyetine giriyorlar, Avusturya’ya karışana kadar bu sürüyor. Osmanlı dil veya din baskısı yapmadığı için güzel anıyorlar. Hatta havaalanında Macaristan turizmi için asılan bir reklam afişinde “Osmanlı geldi. 150 yıl kaldı.” diye övünüyorlar. Sonrasında pek muhabbetimiz olmuyor. Şimdi Avrupa’nın en azılı ırkçıları. Sınırdan geçmeye çalışan bir mülteciye çelme takacak kadar gözleri dönmüş.<br /><br />İspanya’da kaldığım kasabanın bağlı bulunduğu Ávila şehrinde o zamana kadar oturum izni alan ikinci Türküm. Kayıt sırasında, kimlikte soyadını mı önce yazıyorsunuz yoksa adı mı tartışması yaşıyoruz. Onlarda, çocuk hem annenin hem de babanın soyadını alıyor, uzun uzun isimler ortaya çıkıyor. Bu uygulamanın sebebi; birinin melez mi yoksa saf mı olduğunu daha rahat anlamak.<br /><br />1500 senesine geri dönelim, Osmanlı Avrupa’nın baharat yollarını kapatmış. Kristof Kolomb da baharatlara ulaşmanın yeni yollarını ararken Amerika kıtasına varmış. Yeni dünya yerlilerinin altın küpeleri ilgisini çekiyor ve onları alabilmek için kulak koparmanın da olduğu türlü işkenceler yapıyor. İspanya’ya döndüğünde yaptıklarından ötürü zindana atılıyor. 6 haftalık mahkumiyetin ardından İspanya kraliçesi İsabella ve kral Ferdinand’ın huzuruna çıkarılıyor. Kraliçe “Kristof, senin yeni seyahatini destekleyeceğiz ama şu kulak koparmayı bırakmalısın. Barbar mıyız canım biz.” diyor. “Bir de getirdiğin altının haddi hesabı yoktu. Aynen böyle devam.” diye ekliyor kral. Kolomb tekrar Amerika’ya doğru dördüncü seferini yapıyor. Bu sefer kulak koparmak ne kelime, kelle alıyor adam kelle. Koca kıtada yerli bırakmıyor. İş gücü için dışarıdan insan getirmek gerekiyor.<div><br /></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHZGxOr9u8A7dPoUvjj84wEKOrNUgHa-1Toj4p0z6is2tSEv4WAzBT7zZRlcgwQSW2rbMbR-QwkgKYelmq4xgpcgtWwihmzz8xWqB1bixa2Xu93nM_HwxkjUfYP3tKMrQvqNAgzxpm69eY/s1453/ispanya_altin_alinir_pankartli_adam.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1453" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHZGxOr9u8A7dPoUvjj84wEKOrNUgHa-1Toj4p0z6is2tSEv4WAzBT7zZRlcgwQSW2rbMbR-QwkgKYelmq4xgpcgtWwihmzz8xWqB1bixa2Xu93nM_HwxkjUfYP3tKMrQvqNAgzxpm69eY/s320/ispanya_altin_alinir_pankartli_adam.jpg" width="320" /></a>Artık ne kadar ah almışlarsa o altınlarla, 500 yıl sonra sokaklarda “Compro Oro” (Altın Alınır) pankartlı insanlar görüyorum. Merak ediyorum neden sadece alınır yazıyor, neden satılır yazan yok? Çünkü krizde insanlar, ellerinde ki son değerli şey olan altınlarını satıyorlar.<br /><br />Bu insanlık tarihi kadar uzun hikaye haftaya devam edecek. Minik bir bilgi ile bu bölümü bitirelim. İspanya’nın okyanus ötesi seferlerde öncü olmasının sebebi portakal bahçeleridir. Denizciler yanlarına ne kadar erzak (kurutulmuş et ve bakliyat) alırlarsa alsınlar, yolda ne kadar balık tutarlarsa tutsunlar narin insan bedeni okyanus ötesi seyahate hep yenik düşer. Ta ki portakalda bulunan C vitamini keşfedilene kadar. Hatta hayati amin anlamında vita-amin derler. Yıllar sonra amin bileşiği barındırmadığı anlaşılır ama adı öyle kalır.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsAhn0hsb96SncsD1cp06eUXK2gr3pvGdgcfOhnl3FslKdme9EmqScXmzAguRIUNCdSQqs_BAA2I7yHBpeyT8Re6cyqftePJGk3HY9JhqJ3jCghG368dYViP3J3HRXxuZ19uKGK659cm3v/s2048/ispanya_kutlama_zenci_cabezudo.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1539" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsAhn0hsb96SncsD1cp06eUXK2gr3pvGdgcfOhnl3FslKdme9EmqScXmzAguRIUNCdSQqs_BAA2I7yHBpeyT8Re6cyqftePJGk3HY9JhqJ3jCghG368dYViP3J3HRXxuZ19uKGK659cm3v/s320/ispanya_kutlama_zenci_cabezudo.JPG" /></a> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcVKkCY-7AE2GwoZ5O515IVxM9u39aUz8XZA9w62r0ogIMsRslMb19_sMT29-w1ML1T4MaUwfp9qra8s-gsj86O_yTwvCG2sLQCe11fZtPfHJAQpTSFzvjMEU_HE2h7u7bkI9k4j2fzII8/s2048/macasristan_macarim_turist_degilim_tisortu.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1539" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcVKkCY-7AE2GwoZ5O515IVxM9u39aUz8XZA9w62r0ogIMsRslMb19_sMT29-w1ML1T4MaUwfp9qra8s-gsj86O_yTwvCG2sLQCe11fZtPfHJAQpTSFzvjMEU_HE2h7u7bkI9k4j2fzII8/s320/macasristan_macarim_turist_degilim_tisortu.JPG" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifPjKuZHzws_6_S4tXEk2vK0QT7athF6Le2p0at3HKctLRmBGAohpSqVyDbUXtGud9Upju0GKL9nBn75aRJdSxwkCNRssZTvBcBtmzXdN3AIp8Xvq89u8uUxHUM2dylFue5UhbjM1EEujP/s2032/macaristan_akdeniz_ve_daha_fazlasi_reklami.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1524" data-original-width="2032" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifPjKuZHzws_6_S4tXEk2vK0QT7athF6Le2p0at3HKctLRmBGAohpSqVyDbUXtGud9Upju0GKL9nBn75aRJdSxwkCNRssZTvBcBtmzXdN3AIp8Xvq89u8uUxHUM2dylFue5UhbjM1EEujP/s320/macaristan_akdeniz_ve_daha_fazlasi_reklami.JPG" width="320" /></a></div></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0Gödöllő, Hungary47.6007732 19.360543119.290539363821154 -15.795706899999999 75.911007036178844 54.5167931tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-1669362005467716462021-07-31T14:00:00.012+02:002021-07-31T14:00:00.176+02:00Bölüm 4 - Yılbaşı gelenekleri<div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioPdfb1xM5b5fXYzjIvVve6KPGeptoqjgjlUywsafs23wjND6oGy-T9S1-kmPb_nGsqLG8Dplt-8hyJwQSBRrun0pzrze7OjVl4ZIcYrCDMf269gQwDiLEzn8jICKTFXQnKJh4mM_P2pNs/s600/ispanya_yilbasi_uzumler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioPdfb1xM5b5fXYzjIvVve6KPGeptoqjgjlUywsafs23wjND6oGy-T9S1-kmPb_nGsqLG8Dplt-8hyJwQSBRrun0pzrze7OjVl4ZIcYrCDMf269gQwDiLEzn8jICKTFXQnKJh4mM_P2pNs/s320/ispanya_yilbasi_uzumler.jpg" width="320" /></a></div>İspanya’da yılın son gecesi, saat gongunun her vuruşunda bir üzüm yenir. Halkın ellerindeki bardaklarda bir düzine üzüm ile meydanlarda hazır bulunduğu o anlarda, ben bir İspanyol ailenin evinde Türkiye’nin kaç başkenti olduğunu tartışıyordum. Bu siyasi bir gönderme değildi. Misafir olduğum ailenin babası aynı zamanda kasabanın eczacısı, küçükken Türkiye’nin iki başkentini bilemediği için öğretmeninden yediği tokadı anımsamıştı. Tartışma en sonunda eski ansiklopedileri karıştırmaya kadar gitti. Gururla savını destekleyen bir yazı ile geldi. “Türkiye, Trakya’nın başkenti İstanbul ve Anadolu’nun başkenti Ankara’da bulunan iki devlet tarafından yönetilir.” yazıyordu. O tokat asıl bu kitabın yazarına aşk edilmeliymiş.<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinrQPn6YhotOvHGMPfvJY7ZZQ5LQF4ntjwwcs3xTcGNh8ufTtH9wRX5jLXYCYGr_9NiBfBHJYCSN6NipnXlA5x6yjKzHbZM2T9nlw_2QS0bkV1VzhO8XE0V4tDzqHl2f27sz9YvtiF3K2a/s2048/ispanya_noel.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinrQPn6YhotOvHGMPfvJY7ZZQ5LQF4ntjwwcs3xTcGNh8ufTtH9wRX5jLXYCYGr_9NiBfBHJYCSN6NipnXlA5x6yjKzHbZM2T9nlw_2QS0bkV1VzhO8XE0V4tDzqHl2f27sz9YvtiF3K2a/w400-h300/ispanya_noel.jpg" width="400" /></a></div><div><br />Neyse gece yarısı yaklaşıyordu! Herkesin önünde üzümleri hazırlanmıştı. Evin kızı isteyenler için kabuklarını bile soymuştu çünkü bu zamanla bir yarıştı. Meydanlardan canlı yayın yapan TV kanalları ekranda “iftar vakti” gibi üzüm sayılarını gösteren grafikler yerleştirdiler. Gece yarısı olduğunda bir ülkeyle aynı anda ilk üzümü yedim. Daha ekrandaki üzüm resimlerinin yarısı silinmişken evin babası hepsini bitirmişti. Ben acemilik ve kibarlıktan 12. gong sesinden sonra hala ağzımda olan üzümleri aynı anda yutmuştum. Alkışlar eşliğinde yarış sonlandı ve yeni yıla girdik.<br /><br />20. yüzyılın başında üzüm tüketimini arttırmak için yapılan bu reklam kampanyası gelenek haline dönüşmüş. Coca-Cola’nın Noel baba çalışması bu üzüm kampanyası kadar başarılı olamamıştır İspanya’da. Hristiyan olmalarına rağmen orada Noel baba yoktur, onun yerine Hz. İsa’nın doğumundan sonra 4 Ocak’ta hediyeler getiren üç müneccim kral vardır; Baltazar, Melkior ve Gaspar. Bu krallar kasabaya gelmeden aylar önce doğudan bir haberci gönderirler. Peki bu sene haberci kim olacaktı? Tabi ki kasabadaki en doğulu olan ben. Oraya taşınalı henüz bir kaç ay olmuştu, hiç İspanyolca konuşamıyordum ama doğudan gelen habercinin İspanyolca bilmemesinden daha normal ne olabilirdi. Belediyenin konferans salonuna toplanan çocuklara; cübbe, peruk ve takma sakalımla bilmedikleri bir dilde kralların yolda olduğunu söyledim. Türkçe bilmeyen tercümanım bire bin katarak tercüme etti. Çok eğlenceliydi.<br /><br />Hollanda’da ise İspanya’dan deniz yoluyla gelen Sinterklaas ve “yardımcısı” Zwarte (Siyah) Piet, her sene farklı bir şehri ziyaret eder. 2019 senesi için yaşadığım şehir olan Amersfoort seçilmiş ama ben uyuyakalmışım, uyandığımda çoktan İspanya’ya dönmüşlerdi. Sinterklaas aslında 3. yüzyılda Antalya Demre’de yaşamış bir piskopos olan Aziz Nikolas’dan esinlenilerek oluşturulmuş bir karakter. Siyah Piet karakteri de ilk olarak 19. yüzyılda bir çocuk kitabında ortaya çıkmış. Siyahi olmasının sebebi ise Mağripli müslüman bir köle olmasıymış. Şimdilerde anlatılan hikayeler, beyaz tenli sevimli yardımcının hediye bırakmak için girdiği bacalarda yüzünün kapkara olduğu yönünde. Hala kutlamalarda insanlar yüzlerini siyaha boyayarak eğleniyor. Bunun da hiç ırkçı olduğunu düşünmüyorlar.<br /><br />Irkçılıkla ilgili söyleyeceğim çok olduğu için bu konuyu sıradaki bölüme bırakıyorum.<span id="docs-internal-guid-25a67e9d-7fff-0c15-104d-f2b94c7fff09"><div><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz_kfxmbxo_Q8tLhvXa3ONTDhXRkqbSpDBMSHG6iHbf__enwamaSvu4tjgHJWKBumU2c8HGocFxohuCbiKhMZ0jHI-qEXyji94JRT6YP-wfKZVxaO2voUTZ4JA29vAKYjHm20sVDS10DID/s2048/hollanda_noel_sinterklaas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz_kfxmbxo_Q8tLhvXa3ONTDhXRkqbSpDBMSHG6iHbf__enwamaSvu4tjgHJWKBumU2c8HGocFxohuCbiKhMZ0jHI-qEXyji94JRT6YP-wfKZVxaO2voUTZ4JA29vAKYjHm20sVDS10DID/s320/hollanda_noel_sinterklaas.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkTUepF6I0vF5TwjrbAAKhAFCQ1Es4Ct1HR-aURb7C70cbmGxyGWCDlEYEKqgdOOpLa7gpekWVk-J53Hhx70yW61e0GuG2W-Js7nHqqdPlw1OwROzH7nKyHC4hrI3b4R8U0I32pTqaBDMa/s2048/hollanda_noel_sinterklaas_2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkTUepF6I0vF5TwjrbAAKhAFCQ1Es4Ct1HR-aURb7C70cbmGxyGWCDlEYEKqgdOOpLa7gpekWVk-J53Hhx70yW61e0GuG2W-Js7nHqqdPlw1OwROzH7nKyHC4hrI3b4R8U0I32pTqaBDMa/s320/hollanda_noel_sinterklaas_2.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0-lEuoLpPBxUFCbIEXAKf2DPGlm_WW983ynAk_XCNGtFqI8klsK9r4A7uSrupoOdynkEo3jHGE8RTdYS1h58oxll37PKGPv9UoqfBU_3gwduxJXF88NGCF74bzkH5MGkauGc5XafwXvnt/s2048/hollanda_noel_zwarte_piet.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0-lEuoLpPBxUFCbIEXAKf2DPGlm_WW983ynAk_XCNGtFqI8klsK9r4A7uSrupoOdynkEo3jHGE8RTdYS1h58oxll37PKGPv9UoqfBU_3gwduxJXF88NGCF74bzkH5MGkauGc5XafwXvnt/s320/hollanda_noel_zwarte_piet.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span></div></span></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com005400 Arenas de San Pedro, Ávila, Spain40.210266 -5.083295199999999311.900032163821152 -40.2395452 68.520499836178843 30.0729548tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-14437738886115492402021-07-24T14:00:00.006+02:002021-07-24T14:00:00.189+02:00Bölüm 3 - Kitap ve DilOkuma oranıyla Avrupa ortalamasından aşağıda olan Hollanda'da trende, ilk bölümde bahsettiğim Hemingway romanını okurken. Bir beyefendi gelip beni tebrik etti. Hollandaca bilmediğim için anlamadığımı söyleyince, birinin trende Hemingway okumasına şaşırdım ve Hollandalı olmamanız çok doğal dedi. İstanbul'un metrobüs cehenneminde, önümdeki terli enseler üzerinde, sayfa çevirişimi görse gözleri dolardı.<br /><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4N-dYLg10E7Fy9RCUGLuIVCgjk-jhBZXRsziEHBrZg0Vwdm1wYCm7ZXrJIL3jDqAZXuM6NN40cKYzQ7v8_VxtTXHFgAt9aWtZm6qgDSav_WVja6H_ohuGMyIjV2Hlzx34RNA5J33yrWOb/s2048/fransa_paris_marcel_ayme_duvardan_gecen_adam.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4N-dYLg10E7Fy9RCUGLuIVCgjk-jhBZXRsziEHBrZg0Vwdm1wYCm7ZXrJIL3jDqAZXuM6NN40cKYzQ7v8_VxtTXHFgAt9aWtZm6qgDSav_WVja6H_ohuGMyIjV2Hlzx34RNA5J33yrWOb/s320/fransa_paris_marcel_ayme_duvardan_gecen_adam.JPG" width="320" /></a></div>Fransa'da ise sanki elinde kitap olmayanın binmesinin yasak olduğu bir metro yolculuğunun ardından Paris'in yedi kat altından çıkmaya çalışıyorum. Eskiden hiç yürüme engelli insan olmadığı için ortada ne bir rampa ne de bir asansör var. Pusetiyle bir anne merdivenleri tırmanmaya çabalıyordu ve kalabalıktan hiç kimse bu kadını umursamıyordu. Yapıştığım gibi ön tekerlekler arasındaki bağlantı yerine, bir çırpıda gün ışığına çıktık. "Merci beaucoup"lara karşılık İngilizce konuşunca. Kadın zaten bir Parisli’den beklemezdim dedi.<br /><br />Bu sefer Japonya’da bilmediğim bir dilde kitap arıyorum. "Titan'a Saldırı" anime serisinin Japoncası olan "Şingeki no kyojin" diyerek mağazalarda mangasını soruyorum. Kasada ki adam Japonca bir kitap aldığım için haliyle benimle Japonca konuşmaya çalışıyor ve ben hiçbir şey anlamayınca hemen birilerini çağırıyor. Orada zaten bütün işlem; parayı vericem, kitapları alıcam. Hani ekrandan toplam tutarı gösterse yada baş parmağını yanındaki iki parmağa sürtse yeterli. Çoğu ülkede karşılaştığım bir durum; az İngilizce konuşmak ayıpmış gibi illa konuşması için İngilizcesine güvenilen kişi getiriliyor. Adam geldi ve “Ödeme yapmanız gerek!” dedi. Eyvallah yani sanki ben bunu hiç bilmiyorum, bunlar da başınızın gözünüzün sadakası olsun demişim gibi. Sanırım biraz da bu şaşkınlığı görmek için gittiğim her ülkede bu serinin yerel dildeki kitaplarını aldım.<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0YD3ppBDVJzXnwE248q5P44ic_da5IuIMNm6XxldD8IA48GXq-JEWKR5X3UY98A2s5se3iJueqvlPZN4sCFYYnEpavmulJ52rdOiQFZUcO43L_Qq2OtjlUa6kbh38VtZXlKKtuI_5U0NV/s2048/japonya_tokyo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0YD3ppBDVJzXnwE248q5P44ic_da5IuIMNm6XxldD8IA48GXq-JEWKR5X3UY98A2s5se3iJueqvlPZN4sCFYYnEpavmulJ52rdOiQFZUcO43L_Qq2OtjlUa6kbh38VtZXlKKtuI_5U0NV/w400-h300/japonya_tokyo.jpg" width="400" /></a></div><br /><div>Kusur arıyormuş havası oluştu, o yüzden kendi kusurumuzla devam edelim; Erasmus grubuyla birlikte Macaristan'da Visegrad kalesinin olduğu tepeye tırmanıyoruz. Bir genç aramıza katıldı. Hani bizden biriymiş gibi beraber gidiyoruz. Sonra gruptan memnuniyetsiz homurtular yükselmeye başladı, bunlar çocuğa karşı sesli Türkçe söylemlere döndü. Çocukla göz teması kurmadan peşimize neden takıldığı sorgulanıyor. Bir süre sonra çocuk "bana mı diyorsunuz" diye Türkçe sordu. Bizi, birlikte geldiği Türk kafile sanmış ve gruptakiler konuşurken ona bakmadıkları için başkası hakkında konuştuklarını düşünmüş. Bir de üzerine kaybolduğumuzu düşünmeye başladık ve çocuk kafileden birileriyle iletişime geçip bize yol gösterdi. Bu sefer biz onun peşine takıldık. Dünyanın her yerinde bir Türk’e veya Türkçe bilen birine rastlayabilirsiniz sadece müzeler hariç.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAqpdAvEqQKcJFQ393AlHb8P57xs27w5_M-QG_kD-Rssmo30J2SZlb-a2mCcvY2EmYaxzsimJiz3xS220JsZ0pYl1L02utNxmyV2f0_cdEeDNhLQ01ogFHhzfzbcpoZFBBJDbIYTXaPeOB/s2032/macaristan_visegrad_erasmus_tayfa.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1524" data-original-width="2032" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAqpdAvEqQKcJFQ393AlHb8P57xs27w5_M-QG_kD-Rssmo30J2SZlb-a2mCcvY2EmYaxzsimJiz3xS220JsZ0pYl1L02utNxmyV2f0_cdEeDNhLQ01ogFHhzfzbcpoZFBBJDbIYTXaPeOB/w200-h150/macaristan_visegrad_erasmus_tayfa.JPG" width="200" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpvJytrRGav96EGObec409HUGp1PvFlZm0AS7J6lBgH_NVOCEXYz5Mj1koHB2gLU-eEUO-UkBXvO0aX7x4pCL9cuaAHQHaNFEuGM4bAUn9jqDoNi47kep2a3_BhRRvctsTZaB3TLxioW45/s1600/macaristan_visegrad_kale.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpvJytrRGav96EGObec409HUGp1PvFlZm0AS7J6lBgH_NVOCEXYz5Mj1koHB2gLU-eEUO-UkBXvO0aX7x4pCL9cuaAHQHaNFEuGM4bAUn9jqDoNi47kep2a3_BhRRvctsTZaB3TLxioW45/w200-h150/macaristan_visegrad_kale.jpg" width="200" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrNdVmPMeB8Eja0Im-Tm4wCz1vGkSVVPhI5MFttah8bY8cW0XONaT5y1HOvuRn5oHzDUxf2wQXkfYXgo7cS6x7oiQwGGx3z_4kIwnlhODkY2fPUimckTLAm2JkKWK-m_4FG3TbmX4qDVkJ/s1600/macaristan_visegrad_erasmus_tayfa_2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrNdVmPMeB8Eja0Im-Tm4wCz1vGkSVVPhI5MFttah8bY8cW0XONaT5y1HOvuRn5oHzDUxf2wQXkfYXgo7cS6x7oiQwGGx3z_4kIwnlhODkY2fPUimckTLAm2JkKWK-m_4FG3TbmX4qDVkJ/w200-h150/macaristan_visegrad_erasmus_tayfa_2.jpg" width="200" /></a><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div>İspanya'da öğleden sonra saat 3 olmuş. Mesai bitmiş. Öğle uykusu için evlere dağılmışız. Hani gece trafik ışıkları ikaz anlamında sarı yanıp söner ya, gündüz 3 ile 5 arası da İspanya'da o oluyor. Her yer kapalı. Herkes gibi ben de evdeyim. Akşam 6 gibi bir kafeye pizza yemeye gidiyorum. O sırada bir şeyler yiyen sadece benim. Bir teyze geldi yanımda garsonla benim hakkımda konuşuyor. Bu saatte yemek yediğine göre yabancı olmalı diyor. Yabancı olduğumu anlamak için yeni bir yöntem bulunmasına çok şaşırmıştım. Sonradan öğrendim ki İspanya'da akşam yemekleri saat 9'da yenirmiş ve öncesinde yiyenin dışlanacağı kadar katı bir gelenekmiş.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb4is8lOnikJTUzPOIavTSbW2HCh9WyX9AMrWPRXb_BuwgzUaqUPzM2ofsJzJF4_gNm0WLm3Ej26bsViOatYYhnHcFv5WXCiQffqWcGLVWRt83X10AwnsKRKTE9b0j-KWNpUwvBSzPEa16/s2048/ispanya_kutlama_paella.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1365" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb4is8lOnikJTUzPOIavTSbW2HCh9WyX9AMrWPRXb_BuwgzUaqUPzM2ofsJzJF4_gNm0WLm3Ej26bsViOatYYhnHcFv5WXCiQffqWcGLVWRt83X10AwnsKRKTE9b0j-KWNpUwvBSzPEa16/s320/ispanya_kutlama_paella.JPG" width="320" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir72hnC_EHvWHCTQPGzavcPOTuag7o4Ff-x0wbOb2ERvS3k7buD-2mwgOzyGYR6gN1yldZxO6xCsxYZPHjzrSUXPxhjuNVlWdqORWeNJbvmse5hXy5-Ii48YCCkWERSRq78mzbtrgFpL-H/s2048/ispanya_kutlama_paella_2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1365" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir72hnC_EHvWHCTQPGzavcPOTuag7o4Ff-x0wbOb2ERvS3k7buD-2mwgOzyGYR6gN1yldZxO6xCsxYZPHjzrSUXPxhjuNVlWdqORWeNJbvmse5hXy5-Ii48YCCkWERSRq78mzbtrgFpL-H/s320/ispanya_kutlama_paella_2.JPG" /></a><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div>Biraz eleştiri gibi olan bu bölümde dünya vatandaşlığı hayalimi gerçekleştirdiğimi başkalarından da duyun istedim. Gelenekle bitirdiğimiz için sıradaki bölüm ülkelerin yılbaşı gelenekleri olsun.</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-77200302176033080152021-07-17T14:00:00.003+02:002021-07-17T14:00:00.171+02:00Bölüm 2 - Takım Elbise<p><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; white-space: pre-wrap;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit0JrdUK-5bMKNl5hD2e8MC-Bi6WZL061elSroTPdZz-l7QtOo1SGaZekzJLp0tgf4blApLVIdja0Lb4w9CHHGkzh3iwiQL3ZBWQZbUzoyZ6DEKIrOl7KSrgoXsP4Xvl_1_0KXtFGVtv-H/s2016/macaristan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1512" data-original-width="2016" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit0JrdUK-5bMKNl5hD2e8MC-Bi6WZL061elSroTPdZz-l7QtOo1SGaZekzJLp0tgf4blApLVIdja0Lb4w9CHHGkzh3iwiQL3ZBWQZbUzoyZ6DEKIrOl7KSrgoXsP4Xvl_1_0KXtFGVtv-H/s320/macaristan.jpg" width="320" /></a></div>Hayatımda ilk kez yurtdışına çıkıyorum. Erasmus öğrenci değişimi programı ile Macaristan’nın Gödöllő şehrindeki Szent István Üniversitesi’ne gidiyorum. Öğretmen olan babamın “Yanına bir tane de takım elbise al, lazım olur.” nasihatini kulak ardı ediyorum. Dönem sonunda takım elbisenin zorunlu olduğu sözlü sınavlara renkli tişörtlerimle katılmak zorunda kalıyorum. Takım elbiseli diğer öğrenciler arasında sırıtıyorum.<p></p><p><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; white-space: pre-wrap;">İspanya’nın minik kasabası Arenas de San Pedro’da fosil yakıt tüketimini azaltacak bir proje için Avrupa Gönüllü Hizmeti’ne, babamın nasihati kulağımda, takım elbiseli bir vesikalık ile başvuruyorum. Kabul alıp bu sefer takım elbisemi yanıma alarak gidiyorum. Aylar sonra süpervizörüm, fotoğrafı gördüklerinde başvurumu kabul etmek istemediklerini söylüyor çünkü burada sadece belediye başkanı takım elbise giyer ve sen de onun kadar ciddi duruyordun. Buranın sana göre olmadığını düşündük diye ekliyor. Sonrasında yaptığımız çevrimiçi sohbet fikirlerini değiştirmiş. Ben de sohbet sırasında zaten kabul almışım rahatlığındaydım bilseydim daha gergin olabilirdim. Adımın anlamı şansın yine yanımda olduğunu söylüyorum, hayır şansı sen kendin yaratıyorsun diyor. Mutlu oluyorum. Bir yıl süren projemiz tamamlandığında, kasabamız Avrupa şehirleri arasında örnek ilan ediliyor.</span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsTnQjNZBZ_vfVZd11cXgRnQjAGEr0SnP-lwboyi6ZKrVLWYQHqmhDpuW124FhA7HGC7cTtzIAaUNgF5HP6cDCNBWUn98fi35cK1WqbmOzbh5ln4a59jGXy22dNOvPhjvsd1dhQU-S5FRD/s640/ispanya_sunum.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="640" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsTnQjNZBZ_vfVZd11cXgRnQjAGEr0SnP-lwboyi6ZKrVLWYQHqmhDpuW124FhA7HGC7cTtzIAaUNgF5HP6cDCNBWUn98fi35cK1WqbmOzbh5ln4a59jGXy22dNOvPhjvsd1dhQU-S5FRD/w200-h150/ispanya_sunum.jpg" width="200" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQFb-rX1MKiyeDPIUpGg2GdyjDsexsGQkm8A5qylqwDOAGZNp0jrRklIiByyu57qhjFt3FwSRrA4IpV7cf4mjMTZ0dEdlhchbgkqbURfweezzqjG_g9E7bLXoeRcyXMbT9Wei0RcxlJiEs/s2048/ispanya_toplanti.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQFb-rX1MKiyeDPIUpGg2GdyjDsexsGQkm8A5qylqwDOAGZNp0jrRklIiByyu57qhjFt3FwSRrA4IpV7cf4mjMTZ0dEdlhchbgkqbURfweezzqjG_g9E7bLXoeRcyXMbT9Wei0RcxlJiEs/w200-h150/ispanya_toplanti.jpg" width="200" /></a><p></p><span id="docs-internal-guid-5dce1198-7fff-270a-7d6b-975c73d8e50a"><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Proje bittiği için artık yeni fırsatları değerlendirme vakti. Madrid’de yeni bir iş görüşmesine giderken takım elbisemi giyeceğim ama bir eksik var. Uygun ayakkabım yok. Sadece bir gün giyeceğim diye yeni bir ayakkabı almak istemiyorum. Kasabada benden başka takım elbise giyen tek kişiye yani belediye başkanına ayakkabı numarasını soruyoruz. Hemen hemen aynı boylarda olduğumuz için umutluyum ama olmuyor. Spor ayakkabılarımla iş görüşmesine gidiyorum. Taze İspanyolcamdan dolayı bir çekincem var ama Arjantinli firmanın Madrid ofisinde İrlandalı finans müdürünün odasında, telefonda İstanbul ofisindeki İspanyol asıllı çalışanla Türkçe konuşarak bitiriyoruz görüşmeyi. Bu görüşme sonrası iş teklifi aldım ama İspanya’nın içinde bulunduğu krizden dolayı yabancı futbolcu ve aşçılara çalışma izni hemen çıkarken bana 2 ayda çıkmadı. Şirket avukatı 2 ay daha beklememi istedi ama param kalmadığı için yurda dönüş yapıp yüksek lisansımı bitirip vatani göreve gittim.</span></p><br /><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Şimdi Amsterdam’da takım elbise satan bir firmada yazarkasa uygulaması üzerine çalışıyorum. İtalya’da üretilen kumaşlar Çin’de dikildikten sonra Amerika, Asya ve Avrupa depolarına dağıtılıyor. Fosil yakıt savaşını bu sefer kaybediyoruz. İşleyişi görmek için Hollanda deposunu ziyaret ettik. Bir köşede kargo ile gelen iadeler için yeniden paketleme alanı var. Ürünler yıkanıp ütülenip tekrar satışa sunuluyor. Ütü masasını görünce, son ütücü annem geliyor aklıma; Atatürk’ün kurduğu Sümerbank konfeksiyon fabrikasının yıkılmadan önceki son çalışanlarından. Fabrikanın kreşinden kaçıp, koca binalar arasında annemi buluyorum. Birlikte öğle yemeğinde kadınbudu köfte yemeye gidiyoruz işçi yemekhanesine. Başka hiçbir öğle yemeği bu kadar heyecanlandırmıyor.</span></p><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8QWZySzy31kzOI8bbLhX4EUluXt7DOfdr5GWlJF99u0Auge-_llDYSmrMnBoSAYU5lb6uxrfWzfkgWTIu6CNeUTxZ-cqfSEQuGIj01ZJ5Crp6S1xtXfW3LFKx4KCh-mPLhDLp28G5BxxL/s858/hollanda_depo_ziyareti.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="858" data-original-width="767" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8QWZySzy31kzOI8bbLhX4EUluXt7DOfdr5GWlJF99u0Auge-_llDYSmrMnBoSAYU5lb6uxrfWzfkgWTIu6CNeUTxZ-cqfSEQuGIj01ZJ5Crp6S1xtXfW3LFKx4KCh-mPLhDLp28G5BxxL/s320/hollanda_depo_ziyareti.png" /></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfihe7aeUc9No4ay-As3uA4VCdYB4Iv1lyLxrVmq5lhgkQMqJi-jkbI3Yu_h7SvRKEAH53K65hCXT-vq592KdmcBzxMM_iMWwUMqRyz02e2m-ZxdsF2KgObPzER6aRpwIPrN8WcifacAzX/s2048/hollanda_isyeri_happy_hour.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfihe7aeUc9No4ay-As3uA4VCdYB4Iv1lyLxrVmq5lhgkQMqJi-jkbI3Yu_h7SvRKEAH53K65hCXT-vq592KdmcBzxMM_iMWwUMqRyz02e2m-ZxdsF2KgObPzER6aRpwIPrN8WcifacAzX/s320/hollanda_isyeri_happy_hour.jpg" width="320" /></a><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span><p></p><div><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span></div><div><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><br /></span></div></span>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0Gödöllő, Páter Károly u. 1, 2100 Hungary47.5930204 19.361499323.663659609919407 -15.794750700000002 71.5223811900806 54.5177493tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-82863669555910073752021-07-11T14:00:00.012+02:002021-07-11T14:00:00.247+02:00Hala Gençken Hayallerinizden Vazgeçin<div class="separator"><a href="https://www.blogger.com/#" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9ZfeLjUim6mceRQJI8G4-aaiQR2u60dkfwpApKSjiG_pNpFvav8iPO_8-tz0rwsFR_2zxbRZQX0GS3me7fMn8P3mMUh43bEhfTQhnI9oAGdVp6BNaNC8zTY-3qpk89nucEUDzWg-tj6d7/s320/hollanda_dogum_gunu.jpg" /></a></div>Hollanda'ya taşınalı bir yıl olmuştu. Arkadaşlarla doğum günümü kutluyorduk. Öyle düzenli yaptığımız bir şey değil. Eski eşim ayarlamış ve işten, akrabalıktan kaynaklı bir grup en sevdiğim mekanlardan biri olan yemekli atari salonunda buluşmuştuk. Amsterdam'ın ender güneşli günlerinden biriydi. Ramen yiyeceğim ama o sıralar vejeteryan olduğumdan et suyunda pişirdikleri için yemiyorum.<br /><br />Ortam, Çakmaktaşlar ile Jetsonların birlikte oynadığı bölüm gibi, belki hayatımda crossover'ın ne demek olduğunu anladığım ilk bölümdür. Hem işyerinden hem de sivilden arkadaşlar bir aradaydı.<br /><br />İşte o noktada hayallerimi yaşıyordum. O kadar mutluydum ki. Daha önce benzer bir anı İspanya'da belediyede birlikte çalıştığım kadınlarla bir kafede otururken; Yaşlı bir amcanın gelip, masadaki tek erkek bana “Hoş hanımefendilerle birlikte oturuyorsun, ne kadar şanslısın.” dediğinde yaşamıştım. İltifat kadınlaraydı ama ben 25 yaşındaydım. “Ben buraya gelmek için kanımı akıttım.” dedim. Anlamsız baktı. “Çalışma izni için kan tahlili gerekiyordu.” dedim. Şapkasını çıkararak selam verdi ve gitti. Futbolda dünya şampiyonu oldukları seneydi ve yol kesen gruplarla beraber faşistçe "Yo Soy Español!" (Ben İspanyolum) diye bağırıyordum. Dağ kasabalarından birindeydim ve orada ne kadar komik karşılandığımı yıllar sonra Ernest Hemingway'in Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanını okuyunca anlayacaktım.<br /><br /><a href="https://www.blogger.com/#"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtASZ-HBr41nnz_8oYkvPW3cZKMEikn3rvpGzVR042q5KZkDWiNBuEV-fjZ5KdmEg1INKLa2Ohu7tpXJo1c6cqwD01uJzYFulULKqRgKROFuYZqV07ciCo1VnhwTV-UF0vqPBTg49WGj3x/w320-h240/ispanya_dunya_kupasi_maci.jpg" width="320" /></a> <a href="https://www.blogger.com/#"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwbaRKyWxNU4YhveIIB2y2RX7eNrq3yVSCOXRWzYWQDHfYEZycCTReYAEZOMcZ74sA70wzPD0LBh5c-3YcokvFBn76umXADwEvyzj1YsUAjRR_IMK1yavt6_bG52QnbZX6m-icdyQAe1mE/w320-h240/ispanya_dunya_kupasi_maci_2.jpg" width="320" /></a><br /><br />Buradan şunu öğrendim bir yerde yaşayacaksanız eğer, gitmeden önce orası hakkında bilgi edinin. Çok basit görünüyor değil mi. Tabi ki canım diyorsunuz. 6 aydan uzun süre yaşadığım üçüncü yabancı ülke Hollanda ve ben bu gerçeği yeni anladım. Macaristan'a gitmeden önce Rubik kübü çözmek isterdim. Şimdi 4 dakikada çözüyorum neye fayda? Gerçi şunu biliyordum ki Macarlar Avusturya'ya karşı kaybedilen bir savaş sonrası bardak tokuşturmayı bırakmışlar ve hangi yerliye söylediysem bundan habersizdi.<br /><br />İspanya'ya gitmeden önce tek bildiğim Desperados şarkısıydı, söylediğimde bir iddiayı mı kaybettin, söylemek zorunda mı kaldın demişlerdi. Üzücüydü ama ben eğlenmiştim. Hala daha söylerim.<br /><br /><a href="https://www.blogger.com/#"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP_H6a9h01xk2QPO3-g5s65YWq0Qb13qcltuwOYCn58TThWFVJZ7Ohlg0AR0-5o04p_xGpxqN5lDkBj9hKfnCX8eUrJaJZd2P9hLpv1YY-IsFNENp5O_u_NxMCcLWg64YFZZ_DVwVPhsvj/s320/ispanya_desperados_sarkisi_soylerken.jpg" /></a> <a href="https://www.blogger.com/#"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjzrB3mam-QCXFpqrk9P_-qVrKK0H9DHB8OxOHHXVVc-Nj4PAsAuReQouhjo5YLlEiYrTP2vinpP7iCjzlTizuyz46wEZjnL0OK9EfjcmCXfzz1lNAmq8jRAKyFOKfneaT_2Hn7Lzj7BsY/s320/ispanya_ben_sarkimi_soyledikten_sonra.jpg" /></a><br /><br />Japonya'ya gideceğimi aklımın ucundan bile geçirmezdim. Kapsül otellerle ilgili bir haber görmüştüm. Tokyo'da nüfus yoğunluğundan dolayı ekonomik kapsül oteller çıkmış ve bir odada değil onun yerine 2 metreye yarım metre bir kapsülde kalıyorsunuz. Gezmeye daha fazla para ayırmak için Tokyo'ya ilk gittiğimde orada kaldım. İkincide gerçek bir japon evinin odasında kaldık. Ev sahibi odanın anahtarı tektir kaybetmeyin dedi. Ben de kaybetmemek için bedenime saracakmışım, montumun iç cebine koymuşum ve çıkarken bırakmamışım. Odayı temizlerken bunu fark eden Yamamoto (ucuz komiklik peşinde değilim gerçek adı bu), biz Mario figürü ararken beni aradı. Japon numarası hayırdır dedim. Konuşurken anahtarın üzerimde olduğunu fark etmem bir oldu. Yamamoto ile yarı yolda buluştuk ve tatilimden aldığı zamandan dolayı mahçup olmuş elinde hediyesiyle beni bekliyordu.<br /><br />Kısaca hala gençken hayallerinizden vazgeçin ve şimdi onları gerçeğe dönüştürün.<br /><br /><a href="https://www.blogger.com/#"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOVEhnTzZ1DOUQPcFckKUoLJ-xVz31RfuaYfQs0b-PM8WQe1LXRNNQro_Tk1e1dpNORJb6GCudwBpu-55rxDp6TQUJ0LeqSn1alJ6JcvhXLMFpMqzziGKMJ0YWKxY3ywg_9BRHhFaIRCUy/w640-h480/japonya_yamamoto.jpg" /></a>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0Polonceaukade 27, 1014 DA Amsterdam, Netherlands52.3860447 4.866122124.075810863821154 -30.2901279 80.696278536178852 40.0223721tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-1008809003011033832021-07-10T23:24:00.002+02:002021-07-11T22:13:52.123+02:00Giresun Dilinde Bir Bahça Günü<p><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; white-space: pre-wrap;">Gün ışımadan evvel hışır (eski) kıyafetler giyilir ve hayvanın yalı tama (ahır) bırakılır. Azık (yemek) ile beraber yola çıkılır. Dible (pirinç ile yapılan sebze yemeği) ile katuk (ayran) kesin vardır. İleriki gün (önceki gün) tarladaki çangaldan (fasulye sırığı) pakla (fasulye) ayıklanmıştır. Ayam (hava) alamuk (bunaltıcı sıcak) değilse iş kolaylaşır. İlk iş bahçanın altı atlanır. Dirgen (tırmık) ile gazel (kuru yapraklar) toplanır. Ocağın (fındık ağacı) altı galaba olmasın diye ışgınlar (taze dallar) girebi (küçük balta) ile ayırtlanır (temizlemek).</span></p><span id="docs-internal-guid-2aa6ce5f-7fff-9e97-ff58-323b4c8a4bbb"><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Bahça yamaç olduğu için diyelmek (ayakta durmak) zordur. Ocağın dibi dayaşgan (destek) yapılır. Gegek (boynu bükük uzun sopa) ile dalları kendine doğru çekerek fındık daldan tapmadan (koparmak) üzülür (boğumundan almak). Bele bağlı gıdığa (küçük sepet) toplanır. Gıdıklar hararlara (büyük sepet) boşaltılır.</span></p><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; white-space: pre-wrap;"><br /></span></p><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; white-space: pre-wrap;">Acamı olanlar aclandığında göğ (olgunlaşmamış) fındığı mideye indirirler. Accuk accuk (azıcık) derken bir de bakmışın bir goşama (avuç ölçüsü) fındık gitmiş. Keyfanı (ihtiyar kadın) haliyle afkurur (sinirlenmek) onlara. Akunduruk (çam sakızı) gevreyin (çiğnemek) der. Aşki (Mamafih) ağızlarını meşgul tutmak ister. O zaman ağnarlar (anlamak).</span></p><br /><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Hararlar akuru (paralel) gene annak (açık alan) yere taşınır. Çuvallara doldurulur. Çuval fırfıkıç (ağzına kadar) doluysa dere üstündeki teleferikten karşıya vardığında patlar, hatırtısı (gürültü) sonradan gelir. Haböle (böyle) bidutam (biraz) boşluk bırakılır. </span><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; white-space: pre-wrap;">Dere yana inilir ve atlak (sığ) yerden geçilir. İndirdiğin fındıkların başında patozu beklersin. Patoz, çotanağı (fındığın yeşil kabuklu hali) gavsuğundan (yeşil kabuk) ayırır. Çeç (yeşil kabuksuz) haline getirir.</span></p><br /><p dir="ltr" style="line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;"><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Akşam güzineden (fırınlı soba) çıkan fetir (buğday ekmeği) ve tereyağı ile bayram edilir. Abat (zengin) olma derdinde değiliz bahçamıza saab (sahip) olalım ki yabana (orman) karışmasın.</span></p><div><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9nPVN-pSavqZNzAjgMcO3u3wo0jJcmxlOfXOVKUtTutNAYQLYMSAXKo0U7r6gocLea5kZQyiR_W9Ptaj26C1B830y3pqdtG0gAL-J1geNYsk21QpuDgkUDtQaW8Wdpsp7m9nm8ANSqd9/s2048/IMG-2318.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH9nPVN-pSavqZNzAjgMcO3u3wo0jJcmxlOfXOVKUtTutNAYQLYMSAXKo0U7r6gocLea5kZQyiR_W9Ptaj26C1B830y3pqdtG0gAL-J1geNYsk21QpuDgkUDtQaW8Wdpsp7m9nm8ANSqd9/w240-h320/IMG-2318.JPG" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAOCOXcA8__k1JR7l9XED1ver3u7wJapm9ZpGOhhBQ0eLbO1d8_caE3H97q5SXDhoOZsyQelOMgGUSssylOCaIz3m8vgszRg9rIaL3mV5rYA9cU5VRAt0w33iLEyeXE0MkWTY8f-eyL9pS/s2048/IMG-2130.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1539" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAOCOXcA8__k1JR7l9XED1ver3u7wJapm9ZpGOhhBQ0eLbO1d8_caE3H97q5SXDhoOZsyQelOMgGUSssylOCaIz3m8vgszRg9rIaL3mV5rYA9cU5VRAt0w33iLEyeXE0MkWTY8f-eyL9pS/s320/IMG-2130.JPG" /></a><br /><br /></div><br /><span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span></div></span>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com1Giresun, Giresun Merkez/Giresun, Turkey40.917532000000008 38.39265312.607298163821163 3.2364030000000028 69.227765836178861 73.548903tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-41072950456846757512018-06-28T21:10:00.000+02:002018-06-28T21:10:01.066+02:00Gidiyoruz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Oncelikle yazim hatalari icin ozur dilerim. Ingilizce klavye kullandigim icin yazida Turkce’ye ozgu karakterler kullanamayacagim.<div>
<br /></div>
<div>
On parmak klavye kullanamiyor olmam disinda beni bu duruma surukleyen olaylardan bahsetmek istiyorum.</div>
<div>
<br />Biz Turkiye’de dogup buyumus, yuksek ogreniminin bir kismini yurtdisinda gerceklestirmis, haliyle muhendis olarak mezun olmus, eli ekmek tutan iki bireyiz. Turkiye’de son zamanlarda olanlar bir cok okumus bireyin canini siktigi gibi bizim de canimizi sikti ve yollara dustuk.<br />Tum yakinlarindan kopup, etrafindaki hic kimsenin “tisikkirler sipirmen” dediginde anlamayacagi, naber dergisinin satilmadigi, demli cayin, siyah zeytinin, beyaz peynirin, Turkce tiyatronun olmadigi, is hayatimiz boyunca biriktirdigimiz az bir paranin da dortte biri degerine dustugu bir ulkeye gitmek cok zor.</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgknUHKD_utGchNvpPaS9jRlzvwxmD3XL-XAKVcuTEAVyqxuWEv3KdxP0L7TNFlDViET6deEabOj5UQnjNDs-vuEz_0cm4zmr7LR23AXxI6M_5CZ4mjHKE9uRfqVc9xGImmXtfngSyBRcbG/s1600/25586819_10215118557901237_6519264850498617533_o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgknUHKD_utGchNvpPaS9jRlzvwxmD3XL-XAKVcuTEAVyqxuWEv3KdxP0L7TNFlDViET6deEabOj5UQnjNDs-vuEz_0cm4zmr7LR23AXxI6M_5CZ4mjHKE9uRfqVc9xGImmXtfngSyBRcbG/s320/25586819_10215118557901237_6519264850498617533_o.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Penguen dergi son sayisi</td></tr>
</tbody></table>
<div>
<br />Oncesinde de duyuyordum, tasindiktan sonra algida seciciligim de artmis olabilir ama ozellikle bilisim sektorunde bir cok kisinin tasindigini duyuyor ve goruyorum. Asagida ilgili haberleri bulabilirsiniz.<br /><br /><div>
</div>
<div>
Biz gidiyoruz. Elimizde, kapanan <a href="https://www.penguen.com/">Penguen dergi</a>sinin son sayisiyla gidiyoruz. Sadece biz ikimiz ve iki kedimiz degil, her yastan, her seviyeden calisanlar gidiyor. Bu yazi bir yakaristir, kiminle konussam herkesin istedigi daha iyi bir Turkiye. Hic kimse ikinci sinif vatandas olacagi yabanci bir ulkede yasamak istemiyor.</div>
<div>
<br />60’lardaki isci gocu ile karistirmayin. Bu sefer okumus, birer meslegi olan insanlar onlar, yuzler, binler gidiyor. Daha iyi bir Turkiye icin tabiki donerler ama onlar gittikce daha da cikilmaz bir sarmala donecek durum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQczdzA0V90DtF518okzmJBfRhsxE4N-YE2MEky8eCpMzb-VE-XQlsHsMjd80HhSWeKvDoaEw13-XWhcWByIm6SRBJ0aZ3iteCfK-12agDb2KJiaR-cZRuG4V6EF77uj0BH-F6FEqd8zbw/s1600/25586935_10215118607262471_3140425801283577333_o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="960" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQczdzA0V90DtF518okzmJBfRhsxE4N-YE2MEky8eCpMzb-VE-XQlsHsMjd80HhSWeKvDoaEw13-XWhcWByIm6SRBJ0aZ3iteCfK-12agDb2KJiaR-cZRuG4V6EF77uj0BH-F6FEqd8zbw/s320/25586935_10215118607262471_3140425801283577333_o.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fincan ve kucuk</td></tr>
</tbody></table>
<br />Uretimin olmadigi, insanin ve doganin katlinin siradanlastigi yerde, elinde gitme firsati olanlari nasil tutabilirsiniz. Kendi imkanlariyla tutmaya calisan firmalar var ama ulke olarak adim atilmadikca yeterli olmayacaktir.</div>
<div>
<br />Bu arada biz gidenler, kalanlardan daha iyi calisanlar degiliz ve gittigimiz yerlerde geldigimiz yerlerden daha kaliteli is uretilmiyor, olusan tek fark yasanilan ulke. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /><ul style="text-align: left;">
<li><a href="https://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Ft24.com.tr%2Fyazarlar%2Fbaris-soydan%2Fyazilimcilar-turkiyeyi-terk-ederken%2C18356&h=AT2ZkMAlPWt6Sww-RpISjqi-O88rfe1-kgpaOsjJnqxglfcQr9Jf_ljIQitbuxKFCT3k_UX-GZrV4Kg_4KFn1-wv7sPWf20K6eghL_bsdnH-E50-UZuZchwWglfpQ93sbW0">Yazılımcılar Türkiye’yi terk ederken - T24</a></li>
<li><a href="https://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.zaytung.com%2Fhaberdetay.asp%3Fnewsid%3D331426&h=AT35WADkb7-lVv8gfF5UdywprZu_T1QKMM91xRiDBPKWemcACeVvZ-_Z35nG_W-aLJEtyj5hjv5BAypUK6WsATOhh8jEuUHp6gR1C14_utaiY5Nx5PcGdQYHrUzXuxwGkf4">Henüz Hiçbir Çalışanın Yurt Dışına Taşınmayı Başaramadığı Yazılım Firması - Zaytung</a></li>
<li><a href="https://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Falkislarlayasiyorum.com%2Ficerik%2F350196%2Fcambridgede-gorevli-bayburtlu-akademisyenin-memleketine-sitemleri&h=AT0zlihn9sj7UB4FglmBpo5B0aBYo2sUBcdEta489lWwsTIGsfPJMvJ6GbvMnpaapjS5T3qsSo49xed5NTzu-GPVuaw2UYZ7RUxrilt_SitL8K4mSh5T9IINxDbqf6gfQR4">Cambridge’de Görevli Bayburtlu Akademisyenin Memleketine Sitemleri - BayburtMedya</a></li>
<li><a href="https://l.facebook.com/l.php?u=https%3A%2F%2Fwww.yenisafak.com%2Fteknoloji%2Ffbi-siber-guvenlik-direktorunu-adanada-karpuz-tarlasindan-bulmus-2938481&h=AT3qz5f9fmkrd3KlPBh2dwfgx5Gtmn8p26wcTWPECzFCWT4xoEZR6TXXhAIlzCK_FNFBm6rjhoPUnhO9ogJyomMKZD0vNFzx18IexNQSLpuGrYt9SdfSmPcQ_1C4LlZHO88">FBI siber güvenlik direktörünü Adana’da karpuz tarlasından bulmuş - YeniSafak</a></li>
</ul>
</div>
</div>
</div>
Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-23193496025782441512016-04-23T10:12:00.000+02:002016-04-23T10:12:21.092+02:00Haritalar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Haritalara özellikle eski haritalara daima ilgim olmuştur. <a href="http://frpnet.net/rehber/frp-nedir" rel="nofollow" target="_blank">FRP</a> oyunlarında haritayı taşıyan, çizen kişi ben olurum. Gezgin ruhumun da bunda etkisi büyüktür.<br />
<br />
Şimdi beni böyle bir yazı yazmaya iten haberden bahsedelim; Bu hafta içerisinde yayınlanan "Dünyanın en büyük harita koleksiyonu erişime açıldı!" haberi harita ve tarih severler arasında yeni bir heyecan yarattı. 16. yüzyıldan bu zamanda kadar oluşturulmuş 150 binin üzerinde belgeden toparlanan harita koleksiyonu <a href="http://www.davidrumsey.com/" rel="nofollow" target="_blank">David Rumsey</a> tarafından online erişime açıldı. Haritaları kendi sitesinden görüntüleyebilir hatta <a href="http://rumsey.mapranksearch.com/" target="_blank">Maprank Search</a> uygulaması üzerinden Google haritasında konum seçerek istediğiniz tarih aralığında arama yapabilirsiniz.<br />
<br />
Ayrıca <a href="http://www.davidrumsey.com/blog/2015/3/31/over-2-000-pictorial-maps-in-online-collection" rel="nofollow" target="_blank">resimli haritalar</a>a da göz atmanızı tavsiye ederim.<br /><br />Haritalar için oluşturulan bir diğer uygulama ise <a href="http://rumsey.georeferencer.com/" target="_blank">Georeferencer</a>; bunun sayesinde harita tam olarak tasvir ettiği bölgenin üzerinde görülebiliyor.<br /><br /><a href="http://rumsey.mapranksearch.com/#bbox=18.76953125,30.986751279954262,47.51953093055545,47.049713889857124&q=&date_from=1950&date_to=2010&scale_from=&scale_to=&libraries=rumsey" target="_blank"><img border="0" height="204" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfe4a7weH3fIJiKGU_S1J43AfNDl3kKJIQQnJ4_y0k0ubjlqaOOTQ04lO9FrikBEzPKDheBIyJawfLzM01amyQ-eDg-Nh9-qhbXFXKRAAwjncC3Q4OxCVeemnKXkcopjfQw96VW0BtMP1Q/s320/00482116.jpg" width="320" /></a><a href="http://rumsey.georeferencer.com/map/MA0NCzUkU6Jbuba7IsJiJB/201511201626-Mkw0h5/visualize" target="_blank"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhINT6pov4Z_j8N0-PXCd7jvvk7sr2OEDPszyLz82yOdd6q5URvbg0OiYlUEyGGS4pbPPQabPIwo-OmgnhgD2B3rxvYWSKyXI6ZIwlhAr2H_v2T6NS_aCCBK_maUkJ6tLH_4wycwRMTM-et/s320/8642000.jpg" width="320" /></a><span id="goog_1174639854"></span><span id="goog_1174639855"></span><a href="https://www.blogger.com/"></a><br /><br /><br />Bu koleksiyondan farklı olarak haritaları için takip ettiğim diğer bir kaynak ise geniş içeriğiyle <a href="http://www.midafternoonmap.com/" target="_blank">Afternoon Map</a> blogudur.</div>
Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-64195280105890896602013-12-29T20:36:00.001+01:002013-12-29T20:36:04.037+01:00Tokyo'ya Giderken<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
12 Ekim 2013 - 19 Ekim 2013<br />
<br />
Bu sene kurban bayramı iki hafta sonunu birleştirmesiyle 9 günlük uzun bir tatilimiz oldu. Bu kadar uzun bir tatilin boşa gitmemesi için bir gezi planlamam gerekiyordu. "Görmek istediğim en uzak yer neresi?" sorusunun cevabı Japonya oldu. <a href="http://nebiliyorum.tumblr.com/mataramasuko.html" target="_blank">Yazılarıma</a> konu olmuş gizemli bir yerdi benim için.<br />
<br />
Bu fikirden vazgeçmemek için yaptığım ilk hareket bilet almaktı. Uçak biletlerinde iade konusunda türlü hile hurdanın mevcudiyetinden dolayı bileti aldığınız anda, dönülmez bir yola baş koyduğunuzu fiziki olarak da gösteriyorsunuz. Tabi ki buna rağmen bir defa -yalnızca bir defa- bileti iptal etmeye çalışmışlığım da var.<br />
Bilet alındıktan sonra yapılacak en iyi şey yanınıza bir yoldaş bulmak. İşte bu gezinin en zor kısmı buydu ve ben bunu beceremedim. Yanıma kimseyi bulamadım. Yalnız gittim.<br />
<br />
İkinci adım vize işlemleri. Bunu bileti aldıktan sonra araştırmam gerçekten çok planlı olduğumu gösteriyor. Allah'dan Japonya'ya gitmeden önce vize işlemleriyle uğraşmanız gerekmiyor. Girişte 90 günlük vize veriyorlar.<br />
<br />
Üçüncü adım kalınacak yer bulunması. Öncelikle rahatı ön planda tutarak, merkeze de yakın olan <a href="http://booking.com/6d72cf165faed020" rel="nofollow" target="_blank">Sotetsu Fresa Inn Nihombashi Kayabacho</a> otelinde kalmayı düşündüm. Daha sonra günler yaklaştıkça rahatı azaltıp, gezmeyi arttırmak düşüncesi ile ilk otelin beşte biri fiyatına <a href="http://booking.com/f1835c1a357b" rel="nofollow" target="_blank">Hotel Nihonbashi Villa</a>'da kalmaya karar verdim. Şimdi bakınca yalnız bir gezgin için son kararımın iyi olduğunu söyleyebilirim.<br />
<br />
Dördüncü adım gezilecek yerlerin araştırılması. Tokyo hakkında çevrenizde soru sorup danışabileceğiniz pek fazla kişi bulamıyorsunuz. İnternet'in güvensiz ağları arasında da işe yarar bilgi bulabilmeniz için gereğinden fazla zaman harcamanız gerekiyor. Örnek vermek gerekirse; okuduğum çoğu yazıda Fatsalıların Japonya'yı ele geçirdiğinden bahsediliyor. Neymiş Türk Hava Yolları'yla gelirsen veya Türksen veya Ordu doğumluysan girişte ayrı muameleye tabi tutuluyormuşsun. Yok öyle bir şey. Bana diğer insanlardan farklı hiç bir şey uygulamadılar. Ne amaçla geldiniz ve grubunuz kaç kişi soruları soruldu. Cevaplar için de Meydan Larousse'ye bakmanıza gerek yok. Kısaca netten toparladığım bir kaç bilgi ve bulabildiğim bir <a href="http://www.dostyayinevi.com/TR/belge/1-1034/japonya-cep-rehberi.html" rel="nofollow" target="_blank">Japonya Cep Rehberi</a> ile yola çıktım. Aynı yayınevinin Tokyo rehberi de olmasına rağmen bulamamıştım.<br />
<br />
Artık yola koyulma vaktidir. 12 Ekim 2013 Cumartesi akşamı yola çıktım. Gece yarısı ilk durağım olan Moskova'daydım. Burada Sheremetyevo hava alanına yakın <a href="http://booking.com/9e357d1753047ed7" rel="nofollow" target="_blank">Midland Sheremetyevo</a> otelinde kalmak için rezervasyon yaptırmıştım ama gece yarısı bilmediğiniz bir coğrafyada gideceğiniz ne kadar yakın olursa olsun taksi tutmak akıllıca bir çözüm olarak gözükebiliyor. Türkçe bilen bir taksi şoförü tarafından dolandırılmaktansa Türkçe bilmeyen ve daha az dolandıran bir taksi şoförünün aracına bindim. 5 dakika sonra otelin kapısında gezi için ayırdığım bütçenin 4'te birini harcamış bir şekilde duruyordum. Hiç penceresi olmayan bir odada uyuduktan sonra Moskova'yı keşfetmek için otelden ayrıldım. Sırt çantam doğrudan Tokyo uçağına aktarıldığı için rahatça gezebilirdim.<br />
<br />
Yanımda bagaj olmaması en çok hava alanı gümrüğünde bayan polisin dikkatini çekmişti. Rusya vizesinin kalkmış olduğunu tecrübe ettiğim sıralarda, bir gün sonra aktarmam olduğu için bagajın doğrudan aktarıldığını idrak etmiş ve güler yüzle bana anlatmaya çalışmıştı. Sorun yok der gibi bir el hareketi çektim ve geçtim gittim. Bu sattığım cakalar Moskova'da tren istasyonundan çıkıp nereye gideceğimi bilmez bir halde gördüğüm ilk polise sorduğum "tourist information?" sorusuyla bitti. Zira sadece suratıma bakıp arkasını döndü ve bu sefer o gitti.<br />
<br />
Kızıl meydanda atılan yemler meşhurmuş, oraya nasıl giderim diye soran kumru gibi etrafta "Kremlin? Kremlin?" diyerek dolaşmaya başladım. İnsanların kayıtsızlığı takdire şayandı. Taki otobüs durağında oturan bir amcanın ayağa kalkıp yürümeyi bile hareketlerle anlattığı ana kadar. Ne tarafa yürümem gerektiğini adım adım gösterdi bana. Eyvallah yoldaş dedim.<br />
<br />
Sonra geniş caddelerde yol aldım. Büyük binaların arasında kayboldum. Kremlini buldum. Buldum bulmasına ama nerede kaldı sizin komünistliğiniz diye haykırasım geldi. Mimari tamam hiç değişmemiş ama binalar yükseldikçe yükselmiş. Her reklam afişinde Hollywood ünlüleri. Savaşı baştan kaybetmişiz. Sputnik uydusunu andım sonra dört anteni için birer dakika saygı duruşunda bekledim sessizce. Bu geziden 6 yıl önce <a href="http://bildirgec.org/yazi/sputnik/" rel="nofollow" target="_blank">bildirgeç'de Sputnik hakkında</a> yazmışım.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxjxCDHekVRVA5hPGEjJBkfQ1NZCzUuXwh8zoPLvna9F2aQODx1wz42UnaAtd7HG8q0o-Q01r4V0AyKn0EgxTVVUYssRcPn-ln1Zukm6VAQx3Hv4MHntCjPlizHZesqqt5yeEoy-PWQlGl/s1600/100_5374.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxjxCDHekVRVA5hPGEjJBkfQ1NZCzUuXwh8zoPLvna9F2aQODx1wz42UnaAtd7HG8q0o-Q01r4V0AyKn0EgxTVVUYssRcPn-ln1Zukm6VAQx3Hv4MHntCjPlizHZesqqt5yeEoy-PWQlGl/s400/100_5374.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Aziz Vasil Katedrali</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Kremlin ve çevresi derken günü bitirdim ve artık Tokyo'ya gidebilirdim. 13 Ekim 2013 Pazar akşamı uçağa bindim. Pazartesi öğle vaktinde Narita havalimanına inmiştik. Daha önce bahsettiğim şekilde rahatlıkla pasaport kontrolden geçtim ve şehir merkezine gidebilmek için tren bileti satılan bir yerler aramaya başladım. Eğer Narita Express bileti alırsanız 50 dolar gibi bir ücrete gidiş-dönüş tren bileti ve şehir içinde geçerli toplu taşıma kartı alabiliyorsunuz. Bu İstanbul kart gibi ön ödemeli bir kart ve bazı otomatlarda ve dükkanlarda da geçiyor. Dönüşte kartı iade ederek depozito ücretini alabiliyorsunuz.<br />
<br />
Artık çantam sırtımda, tren biletim elimde ve gözlerim ufukta önümdeki maceranın düşlerini kurarken ilk kez bir japon otomatıyla göz göze geldik. Devamı başka bir yazıda.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxlnzTtAqAfWIniUFDw_xb4PML8QUbbJKB2nikWGw3nsrwiOdTsh8-iYdFRvi9AwvNxbOPOVhF_NyY-TrR9nZuibWsCIhpzH81ole7QcHOPsZd2JS9v-d9nwl12R57WLIouM90_h39zVGD/s1600/100_5392.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxlnzTtAqAfWIniUFDw_xb4PML8QUbbJKB2nikWGw3nsrwiOdTsh8-iYdFRvi9AwvNxbOPOVhF_NyY-TrR9nZuibWsCIhpzH81ole7QcHOPsZd2JS9v-d9nwl12R57WLIouM90_h39zVGD/s400/100_5392.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ruslar gibi ciddi bir bakış</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br /></div>
Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0Moskova, Rusya55.755826 37.617355.1838695 36.3264065 56.3277825 38.9081935tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-83880674037352919922012-05-25T11:16:00.001+02:002012-05-25T11:16:23.597+02:00Projenin Sonu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
En son 2011 yılı sonunda yazmışım yazımı ve bir sene boyunca çalıştığım projede ne yaptık, ne sonuçlar elde ettik hiç bahsetmemişim.<br />
<br />
Öncelikle belediyede çalıştığım arkadaşlarla hala muhabbetim devam ediyor. Onlar benim hareketlerimden, ben de onların hareketlerinden haberdarım. Bir çok defa Türkiye'ye çağırmama rağmen Claire dışında davetime icabet eden olmadı. İnşallah onları tekrar görürüm. Özellikle koordinatörümüz Nuria benim için çok önemli bir insan. Çocuğu olduğunda kesinlikle altın takma planları kuruyorum. Eğer İspanyolca bilmediğim süreyi acı olarak nitelendirirsek çünkü başka bir acı aklıma gelmiyor; Acısıyla tatlısıyla bir seneyi tamamladık.<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjV8bLRxUX7zCY16jYJfHT0bJ1Lw58AkUcNVV5F9TFBxRsBay1dGQ-gFFc7F_BAKs-EC3bmdmIhyphenhyphen9tA5ywG6ekKgIYrx66eK2EluWGa0WJUO3gOmdCd87cB3JK6pX_SRxTt5vqwi8-rxHH8/s1600/5703391266_dbed2a87c3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjV8bLRxUX7zCY16jYJfHT0bJ1Lw58AkUcNVV5F9TFBxRsBay1dGQ-gFFc7F_BAKs-EC3bmdmIhyphenhyphen9tA5ywG6ekKgIYrx66eK2EluWGa0WJUO3gOmdCd87cB3JK6pX_SRxTt5vqwi8-rxHH8/s400/5703391266_dbed2a87c3.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bisikletle akrobasi yarışmasından, benim çektiğim bir fotoğraf</td></tr>
</tbody></table>
Bu sene içerisinde ufak tefek işler ve kasabadaki liseli gençlerin projelerine (<a href="http://ajoveneses.blogspot.com/" target="_blank">Asociación Jóvenes Solidarios</a>) yardım etmek dışında belediyenin yerel kalkınma ofisinde yürüttüğümüz asıl proje de (<a href="http://movilidadenarenas.blogspot.com/" target="_blank">Plan de Movilidad Sostenible</a>) başarıya ulaştı. Kısa vadede hedefimize ulaşamasak da değişim gözle görülür bir hal almıştı. Fosil yakıt tüketimini azaltmak amacıyla yola çıktığımız bu çalışma sonunda okula giden öğrencilerin daha az araçla bırakıldığını gördük. Sabahları erken kalkıp çocuklarla birlikte okula gittik. Adını da "Yürüyen Okul Otobüsü" koyduk. İlk günler "hani, otobüs nerede?" sorusunu soran veliler oldu. Önce çocukları sonra ailelerini bilinçlendirdik. Okula yürüyerek gelen çocukların okul duvarındaki yılan resmine daha fazla yapışkan yapıştırmasına izin verdik. En fazla yapışkanı olan sınıflara toplar hediye ettik. Bu da "Trafik Yılanı Oyunu" olarak adlandırıldı. Zihinsel engelli arkadaşlarımız kaldırımlara park etmiş araçlara ceza makbuzu şeklinde davetiyeler koydu. Bu davetiyeleri alanlar, belediyenin zihinsel engelliler için oluşturduğu merkeze gelerek müzikler eşliğinde kaldırımlara neden ihtiyacımız olduğu üzerine ders aldılar. Daha fazla ilgi çekebilmek için konserlerden, <a href="http://www.flickr.com/photos/62655177@N07/sets/72157626681576342/with/5703391266/" target="_blank">bisikletle akrobasi yarışlarına</a> kadar bir çok etkinlik ve <a href="http://movilidadenarenas.blogspot.com/2011/05/bicigrafia-2011.html" target="_blank">bisiklet temalı fotoğraf yarışması</a> düzenledik. Benim asıl görevim bunları gerek afişlerle gerekse internet üzerinden duyurmak oldu. En sevdiğim işlerden biri; barda düzenlediğimiz "PubQuiz" yarışmalarıdır. Anında ödüllendirilen basit sorular sorduğumuz ve bilgilendirdiğimiz eğlenceli ortamlar oluşturduk. Soruları Laura ve ben sorduk. Yani İspanyol barında soru soran bir Türk ve bir Fransız. Benim sorularımı cevaplamaktan ziyade anlamakta zorlandıklarını söyleyebilirim :)<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-o0azdCHzrqeQbQNjVFM7Llxdl2csS3L7qeO-PcxF1cO08A2miQiqXTIWxrCJB0-Bv6p6oiIVmzOYvHneTiMjnjzjMhsCBr_RMICOcfOywBMkWkjOEKBKUtpeJPUbcmWtet9WLBTB-_MK/s1600/camino+escolar+2011b.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-o0azdCHzrqeQbQNjVFM7Llxdl2csS3L7qeO-PcxF1cO08A2miQiqXTIWxrCJB0-Bv6p6oiIVmzOYvHneTiMjnjzjMhsCBr_RMICOcfOywBMkWkjOEKBKUtpeJPUbcmWtet9WLBTB-_MK/s320/camino+escolar+2011b.jpg" width="226" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hazırladığım posterlerden bir tanesi</td></tr>
</tbody></table>
Tüm bu çabalarımızın sonunda, <a href="http://www.mobilityweek.eu/" target="_blank">Avrupa Hareketlilik Haftası</a>nı düzenleyen Avrupa Birliği Komisyonu tarafından oluşturulan listede <a href="http://www.mobilityweek.eu/fileadmin/files/docs/pdf_best_practice_guide_2011_en.pdf" target="_blank">2011 yılı en iyi uygulamalar</a> arasına girdik. Listede bulunan en küçük şehir bizimkiydi, o nedenle en büyük başarıyı biz gösterdik diye düşünüyoruz. Küçük olduğu için İspanya devletinden destek bile almayan bir şehir Avrupa'nın büyük şehirlerine örnek oldu. Bunu dört kişilik bir grup ile başardık. Bir market sahibi hariç bütün esnaflar bizi destekledi. Hediyeler ve ödüller için sponsor oldular. O market sahibinin bize karşı olmasının sebebi; araçla gelen müşterilerin daha çok alışveriş yaptığı yönündeydi ve bunu dile getirmek için marketinin önüne yayalaştırmaya karşı çıkan pankartlar bile asmıştı. Küçüktük ama içimizde karşı görüşler bile vardı ve bu bizi daha çok mutlu ediyordu.<br />
<br />
Bu projenin bana kattığı şeyler arasında afiş tasarımı önde gelir. Tasarım konusunda hiç bilgim yokken şimdi nasıl bir organizasyona nasıl bir tasarımın yakışacağını rahatlıkla seçebiliyorum. Belediye çalışanları da gelişimimi fark ettiler. Kasabada çok eğlenceli posterler tasarlayarak ilgi çekmeyi başardım zaten amacımız da buydu.<br />
<br />
Kısaca projenin sonu mutlu son oldu.</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-56031526805770667892011-10-27T11:22:00.000+02:002011-11-07T21:40:52.247+01:00WOMAD Caceres 2011<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUQfzH94qxHcOkF92rVIVX5naDomBKBwHQDCaH4TD9j4YwBDLqWRCDcsFmWwvHZKN152ZVbFViT-S-saK76c1nWLyh_UtGjQrE-f60l-cpTK808u_XJzmoeTmC9gzRdgTSTk2BeIY-TKNr/s1600/140520111237.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUQfzH94qxHcOkF92rVIVX5naDomBKBwHQDCaH4TD9j4YwBDLqWRCDcsFmWwvHZKN152ZVbFViT-S-saK76c1nWLyh_UtGjQrE-f60l-cpTK808u_XJzmoeTmC9gzRdgTSTk2BeIY-TKNr/s320/140520111237.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">çiseleyen bir başlangıç oldu</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Açılımı World of Music, Arts and Dance (Müzik, Sanat ve Dans
Dünyası) olan uluslararası müzik ve dans festivali. Sene içerisinde değişik
şehirlerde gerçekleştirilen etkinlik, bu sene İspanya'nın Caceres şehrinde gerçekleştirildi.
12 ve 15 Mayıs 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu etkinlik ayrıca bu
sene 20. yıldönümünü de kutluyordu.<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Şehirde gerçekleştiği için diğer organizasyonlardan daha
farklı oluyor. Şehir dışında, hava alanı gibi boş bir arazide veya SZIGET gibi
Budapeşte'nin ortasındaki bir adada yapılmıyor bu festival. Şehrin tam olarak
içinde her şey; şehirle, tarihle, insanlarla iç içe.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVTaozCupMqFhj35Zlbu_qojBioN-yq_hPEgE34si9x34zgS0YhkE8t9Eais7E7IMmTGqp80iA2UfXqNDPZlBI-bAGgt8RedjwVLcQY-mlgXPwBp69JWkAmYsYuyIsgETskqU8KCmBlRb0/s1600/140520111244.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVTaozCupMqFhj35Zlbu_qojBioN-yq_hPEgE34si9x34zgS0YhkE8t9Eais7E7IMmTGqp80iA2UfXqNDPZlBI-bAGgt8RedjwVLcQY-mlgXPwBp69JWkAmYsYuyIsgETskqU8KCmBlRb0/s640/140520111244.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">bulvar sürücü kursu önünde çalgıcılar</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Konser sahneleri, başta Plaza Mayor (Ana Meydan) ve Plaza
San Jorge (Aziz George Meydanı) olmak üzere 500'den fazla insan alabilecek her
meydana kurulmuşlar. Sahneler arasında yer değiştirmek için şehrin dar
sokaklarını kullanıyorsunuz. Şehri tümüyle yaşıyorsunuz ve şehir her köşesiyle
yaşıyor. Her köşe başında bir çalgıcı veya bir dansçı var. Müziğin yükselmediği
hiçbir kuytu kalmamış.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPYL7qqKDs-jH-KKbp2Xxe68LhjKYlj9zrvKQRPZTh730apYvsbBrvpuY2J3q35vTIJouXwc9Gj6tauuI2Psv_Xv2DFcnzncCYqEcATqX7nZb7jV9-ml98S900gu_hKjGfZEL_e4MHYZaJ/s1600/140520111240.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPYL7qqKDs-jH-KKbp2Xxe68LhjKYlj9zrvKQRPZTh730apYvsbBrvpuY2J3q35vTIJouXwc9Gj6tauuI2Psv_Xv2DFcnzncCYqEcATqX7nZb7jV9-ml98S900gu_hKjGfZEL_e4MHYZaJ/s640/140520111240.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">küçük sahnenin karşısındaki kilise merdivenleri</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Yemeklerden de bahsedecek olursak, festival için gelen
işletmeler, çadırlar kurmuşlar. Görüntü güzel ama yemekler iğrenç. O sırada ne
olursa gider diye verilen dönerler, pastırmalar, ekmek arası yiyecekler. Sadece
oranın yerel işletmelerinde güzel yiyecek bulabilirsiniz. Önce küçük bir
fırında, lezzetli dilim pizzalardan yedik. Yanımızda kendi kumanyamız da vardı.
Sonra güzel bir dondurma dükkanı keşfettik. Kulağımıza küpe olsun bu tür
etkinliklerde yerel işletmelere öncelik verelim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim8jtZFhyTNUUPzHEvvLXyfOHLn0HSmbvhc4EypiEyFGuI2oqlBFeh2qzHHte0WW6NH4xazQVubBEBlFRJu651G6aZ4vH4d5wZsKhbOA95UpcqBDJ4p9wcwj2uEXVZbvQsyCyBI93Swmps/s1600/140520111241.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim8jtZFhyTNUUPzHEvvLXyfOHLn0HSmbvhc4EypiEyFGuI2oqlBFeh2qzHHte0WW6NH4xazQVubBEBlFRJu651G6aZ4vH4d5wZsKhbOA95UpcqBDJ4p9wcwj2uEXVZbvQsyCyBI93Swmps/s640/140520111241.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">büyük meydana giriş</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Akşama doğru hareketlenen Plaza Mayor'a yani büyük meydana
ulaştığınızda asıl şölen başlıyor. Afrikalı bir sanatçı vardı o akşam. Yanlış
hatırlamıyorsam Senegal'den Takeifa olması lazım. İspanya'da bulunduğum süre
boyunca afrikalı sanatçı çok gördüm. Hepsinde de büyüleyici bir dans tekniği
vardı. Sahnede ki şarkıcı hem sesiyle hem de görüntüsüyle büyülüyordu.
Konserden sonra, arkadaşlarım sanatçıyı görmek istediklerini söylediler ve
belediye çalışanı olma forsumuzu kullanarak güvenliği geçtiler. Kulise sızıp
fotoğraflar çektirmişler.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQxVqz0jmOAEnO6BUARzSZSxwn6P9vuBgACCbxPwZC1IWegTW7HCvrq8rsZ6RjoWuJMh-zuvg1WZEOxfX6hGP685YazA1BtFdioYoCXa2bQVSyoSS62NshvqUL6jsG35gE9EYzyp2hV6BS/s1600/140520111253.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQxVqz0jmOAEnO6BUARzSZSxwn6P9vuBgACCbxPwZC1IWegTW7HCvrq8rsZ6RjoWuJMh-zuvg1WZEOxfX6hGP685YazA1BtFdioYoCXa2bQVSyoSS62NshvqUL6jsG35gE9EYzyp2hV6BS/s640/140520111253.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Web sitesi şurada olacaktı: <a href="http://womad.org/festivals/archive/2011/caceres/">http://womad.org/festivals/archive/2011/caceres/</a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-dgh2GEyEGA87WvB5usrc9e7gcUMp1X3Yev4IOS0yFcrPH1i2OhZoFo-y2UFB8JvB6QMIvfgmJ5IM0DGozRXqAOBB2-5LLenvItwF-Y2XgCCyNwHdZxAozWNDt54fC5i9btG9adDn7W99/s1600/140520111254.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-dgh2GEyEGA87WvB5usrc9e7gcUMp1X3Yev4IOS0yFcrPH1i2OhZoFo-y2UFB8JvB6QMIvfgmJ5IM0DGozRXqAOBB2-5LLenvItwF-Y2XgCCyNwHdZxAozWNDt54fC5i9btG9adDn7W99/s320/140520111254.jpg" width="320" /></a>Bir de sanatçıları merak edenler olursa: </div>
<div class="MsoNormal">
Dobet Gnahoré (Cote d'Ivoire) · Kiko Veneno (Spain) · Baloji
(Belgium/Congo Dem. Rep.) · A Naifa (Portugal) · Bigott (Spain) · Orchestre
National de Barbès (Algeria/France/Morocco) · 9Bach (Wales) · Barrunto Bellota
Band (Spain) · Candi Staton (United States) · Chapelier Fou (France) · Don
Letts (Jamaica/United Kingdom) · El Viaje de Rose · Felisa Vega (Spain) ·
Hypnotic Brass Ensemble (United States) · SkalabraoS (Spain) · Takeifa
(Senegal) · Domu Afrika Dub Squad (Cape Verde) · Ska Cubano (Cuba/Jamaica/Japan/Montserrat/United
Kingdom)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCx-2wp6m9ojsOJ3D0kYvMPCFVDfwUoU82_5wP7Qu-uDf-ffEhJSxz6ft3LAlaTkTgntY7Xa8WoFR9NnCG4xgdKShn1vPYl7zW6ikAfseoFFsBC978R1BnjbQbgbrmktQOvrb4VM4Q0Nnn/s1600/140520111238.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCx-2wp6m9ojsOJ3D0kYvMPCFVDfwUoU82_5wP7Qu-uDf-ffEhJSxz6ft3LAlaTkTgntY7Xa8WoFR9NnCG4xgdKShn1vPYl7zW6ikAfseoFFsBC978R1BnjbQbgbrmktQOvrb4VM4Q0Nnn/s640/140520111238.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">yemek olayları</td></tr>
</tbody></table>
</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0Caceres, İspanya39.4761789 -6.370760439.0839714 -7.0024744 39.8683864 -5.7390464tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-20154185358987184172011-10-24T12:45:00.000+02:002011-10-24T12:50:57.647+02:00Marakeş<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
20 Kasım 2010<br />
<br />
Saat 9 otobüsüyle Arenas'dan Madrid'e doğru yola çıktık. Öncelikle Madrid'in merkezi Sol'e yakın olan otelimize yerleştik. Tüm gün gezdikten sonra pazar günü Çağatay da bize katıldı. Pazartesi Marakeş'e giden uçağımıza kontrollerden sonra bindik. Pasaport kontrolden geçmemeye hızla alışan bünyem kısa bir şok yaşadıktan sonra buna da alıştı. Sürekli vizemin bittiğini hatırlatıyorlardı ve ben de kimliğim olduğunu o vizenin bittiğini bildiğimi söylüyordum. Geri dönmem zor olacakmış gibi gelmeye başlamıştı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCCzCZA9-eSVL1Ao-WOVyHFXA2M-NSEmI6L-Yuq3sZD2WrB0ba6-aESHUlfmxyjX2off9Ci9F_0YEOXop_BmNv4sZd3bqKV4CpY7wc2dndcKINMsYnGfaO45h7yINBU2eR57xGC04b6-6d/s1600/SAM_2873.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCCzCZA9-eSVL1Ao-WOVyHFXA2M-NSEmI6L-Yuq3sZD2WrB0ba6-aESHUlfmxyjX2off9Ci9F_0YEOXop_BmNv4sZd3bqKV4CpY7wc2dndcKINMsYnGfaO45h7yINBU2eR57xGC04b6-6d/s640/SAM_2873.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzlH53DtUEGtB7TK393qoHoyjDP7O8kIfIww_yzLWDZw6k17_66UabvMIl2_ZMc8eSjBoGEc9B-SiEk0ONkvw54L1iCsz4dC4p9llx1DEuzm8TzlBfcjzE_W9fnvxRC3L37wvsJ_SwX_oo/s1600/SAM_2850.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzlH53DtUEGtB7TK393qoHoyjDP7O8kIfIww_yzLWDZw6k17_66UabvMIl2_ZMc8eSjBoGEc9B-SiEk0ONkvw54L1iCsz4dC4p9llx1DEuzm8TzlBfcjzE_W9fnvxRC3L37wvsJ_SwX_oo/s320/SAM_2850.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="font-size: 13px; text-align: center;">yol arkadaşım ve kaldığımız otelin avlusu</td></tr>
</tbody></table>
Madrid'i hızla geçtim çünkü Marakeş'i anlatmak istiyorum. İlk kez bir şehiri sevmedim. Sevemedim. Öncelikle bizi o kadar uyarmalarına rağmen halen ne kadar karışık olduğunu anlamamış kafamın, taksicinin herkese adresi sormasıyla ne menem bir yere gittiğimizi anlaması lazımdı. Taksi gidebildiği yere kadar götürdü. Binerken 20 dirhem diyen taksici artık 20 euro yani 200 dirhem demeye başlamıştı. 100 dirhemle işi hallettik. İndiğimiz anda gideceğimiz yeri bildiğini söyleyen biri peydah oldu. Bir ara ağzından 150 dirhem komisyon lafı çıktı, bir de dar sokaklara ıssız dehlizlere doğru götürünce işkillendik yönümüzü başka bir yöne çevirdik. Bu tür pazarlık ve işkillenme durumları için yanınızda bir adet pazarlık uzmanı Pervin bulundurmalısınız. Kaos halinde inşa edilmiş dar sokaklarda adres göstererek para kazanan çok kişi var. İşsizlik en büyük bela. Yaşlı veya çiftlere adres sormak lazım. Gençler o yol kapalı buradan gidin diyor, gittiğiniz yerde de kafanız karıştığından bi anda yanınızda bitip beni takip edin diyorlar. Bunları söylecek kadar Fransızca ve İspanyolca bazen de İngilizce biliyor oluyorlar.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgva3ENcLZfPw9xQNsiZI5CixazxoXD8mAB9rrA40C-eqvXSjUex8vhqsRPXIzqUlvuw1k201LdPraDJl-EI6R5nR6cAfY1NCRj7FmvAz1bOQIiSbYYaHMZPh0r8CwOVCwTzuabsjC-f54_/s1600/SAM_2948.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgva3ENcLZfPw9xQNsiZI5CixazxoXD8mAB9rrA40C-eqvXSjUex8vhqsRPXIzqUlvuw1k201LdPraDJl-EI6R5nR6cAfY1NCRj7FmvAz1bOQIiSbYYaHMZPh0r8CwOVCwTzuabsjC-f54_/s640/SAM_2948.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">afrika</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="clear: right; float: left; margin-bottom: 1em; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXryg_JTztvpdq_LQCtRcShjwu3p5IfRrEvy6hvJhjRDJ_VS1HlAlfIiOU286nkGRUgwea5_5Gxv2P3PNiKX_DBbvl77akoPEjmuvJYUdvSLagnqz45aRXqoy_J4SbF1igZX_qL66VNUFa/s1600/SAM_2874.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXryg_JTztvpdq_LQCtRcShjwu3p5IfRrEvy6hvJhjRDJ_VS1HlAlfIiOU286nkGRUgwea5_5Gxv2P3PNiKX_DBbvl77akoPEjmuvJYUdvSLagnqz45aRXqoy_J4SbF1igZX_qL66VNUFa/s320/SAM_2874.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">girmediğimiz müzenin önü</td></tr>
</tbody></table>
Küçük çocuklara 10 dirhemden aşağısı kurtarırken, gençlere 10 dirhem az geliyor. Bozuk lisanlarıyla işsiz olduklarını anlatmaya çalışıyorlar. Senin işsizliğin benim derdim mi kardeşim? Senin için o miktar bir şey değil demeyi de biliyorlar. Sadece nice medeniyetler görmüş o güzelim şehrin insanlarını bu halde görmek üzdü beni. Neyi kimden dileniyorsun bir düşün. Sen burada bu haldeyken 100 metre ötede golf sahaları jet sosyeteyi ağırlıyor hatta bununla övünüyorsunuz. Taksicinin bile ilk gösterdiği harabeler yeni golf sahalarına gebeymiş. Daracık sokaklarda gençler köşe başlarında pinekliyorlar, yapacak hiç bir şeyleri yok. Köşe başlarında telefon butikleri, onlar öyle diyor, evlerde telefon olmadığını gösteriyor. Telefon olmayan yerde internet ne arasın. Sadece çatılarda çanak antenler. Aptal kutusu her türlü Amerikan kanalı Arapça altyazı ile gösteriyor. Dünya'yı turistler sayesinde görüyorlar. Onların da hepsini zengin hepsinin parası kendi paralarından daha değerli sanıyorlar.<br />
<br />
Acınacak bir millet değiller çünkü çölün ortasında bir şehir olmak kolay değil. Hatta avrupalı dedikleri bir bölgeleri de var. Daha modern evler, daha pahalı yaşam. Su o kadar önemliyken golf sahalarını nasıl karşılıyorlar. Bu insanlık golfe karşı ne zaman ayaklanacak? Hep mi susacağız? Sustukça susayacağız. Yer yüzüne, doğa anaya en çok zarar veren spor golftür. O sular çim yetiştirmekten ziyade tarıma verilse kaç kişinin karnı doyar? Şimdi kaç kişinin karnı doyuyor?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjREicA_lepJBO-UzgaT8c5iKYpuSPpLHEnM0dvIrc6_DUkbYKcXkh3lJ7MwhQnOrpguKpfBrAKzljvUWIpMpgNkMjpg8j7DdPnyDWmc968xvh54Z1oe8jPlNAAzjrO3PdPgiBa8CGnQlHS/s1600/SAM_2888.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjREicA_lepJBO-UzgaT8c5iKYpuSPpLHEnM0dvIrc6_DUkbYKcXkh3lJ7MwhQnOrpguKpfBrAKzljvUWIpMpgNkMjpg8j7DdPnyDWmc968xvh54Z1oe8jPlNAAzjrO3PdPgiBa8CGnQlHS/s640/SAM_2888.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
Peki ya develer. Ne hakkınız var o hayvanları o sıcağın altında saatlerce bekletip para karşılığı kullanmaya. Kölelikten ne farkı var bunun? Yaşayacak kadar yemek, pislik içinde yatak, ölümüne iş. Yol arkadaşımın ısrarı üzerine ben de bindim. Bunun için üzgünüm. İnsanoğlu kendini ilk sıraya koyuyor işte. O sıcakta çölün ortasında arkadaşım deve turu yaparken yarım saat hiç bir şey yapmadan beklemek zor geldi.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_xILicCGbrFvAofp5yVoSlLxt3wnSCQQcHkeQDw5fqpqaAshN6rBnPDmRVepMVD7gDRj5ZWnXvJR9qA5YZTgwbYI1GyVXqkdYLK2StoLQVKsDJfITGblrNSLOT5M53coPov0HaKjPEHhG/s1600/SAM_2917.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_xILicCGbrFvAofp5yVoSlLxt3wnSCQQcHkeQDw5fqpqaAshN6rBnPDmRVepMVD7gDRj5ZWnXvJR9qA5YZTgwbYI1GyVXqkdYLK2StoLQVKsDJfITGblrNSLOT5M53coPov0HaKjPEHhG/s400/SAM_2917.JPG" width="400" /></a>Marakeş'de mutlu olduğum bir an söyleyeyim; üstü açık turist otobüsünde seyahat ederken. Çünkü sürekli para isteyen, dokunan o yapışkan yerli halktan uzak olduğum yer orasıydı. Onlardan böylesine tiksinmem benim suçum değil. İnsanlarla aramda mesafe olsun isterim, kimsenin dokunmamasını veya yoldaki birinin ben bir şey sormadıkça gelip benimle konuşmamasını. Ama bunlar hepsini yapıyorlar. Nasıl bir mantıksa yılandan korktuğumuzu belirtmemize rağmen bizi çekmek için yılanla üzerimize geliyorlar. Maymunları kafanıza çıkarmaya çalışıyorlar hatta "bak bir şey yapmıyor" dercesine maymunu tek eliyle havaya kaldırdı. Hayvan nasıl rahatsız olduysa sinirle adamın şapkasına saldırdı. Maymun'un ellerini o derece iyi kullanabildiğini görmek ilginçti. En azından sen ayaklan maymun kardeş.<br />
Son olarak sizin o dar sokaklara girmenize gerek yok. Biz oteli eski şehrin içinde Medine'nin meydana en uzak noktasından tutmuşuz. O nedenle meydanı bulmak ayrı dert, oteli bulmak ayrı. Bab Kemis'i (ilk kapı) geçtikten sonra Derb Çubuk'u bulun. O tarafta olması lazım. Postanenin önünden geçtiğinize emin olun. Şeklinde bir tarifle buluyorsunuz oteli.<br />
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCV8qpqnsjOdJTipzBPEiAM8vRh0mI2AUQHFR1sUcqj8UGBmhMQsuO2t2TKwZI4RH1KlZR-w2iALGAUqAcklkhuxoZMsy7x632hj6bww5WY_xutYferP1CdCLExo5LgRIgCoB4NO6_Hhxv/s1600/SAM_2930.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCV8qpqnsjOdJTipzBPEiAM8vRh0mI2AUQHFR1sUcqj8UGBmhMQsuO2t2TKwZI4RH1KlZR-w2iALGAUqAcklkhuxoZMsy7x632hj6bww5WY_xutYferP1CdCLExo5LgRIgCoB4NO6_Hhxv/s640/SAM_2930.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">kapılardan biri</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFz7vZndYtvyBsGm26Qw0qdhH95zoprCp7z0SSsprQLL0LcthRPuUyLHZZ8H2Bkufhva59oV8pW7srnPal0vkTez9g86gg3ay9eM8hY3H4BH3ZgQma3dYWLPFkxznsfPvKfpvl6YBiWruF/s1600/SAM_3059.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFz7vZndYtvyBsGm26Qw0qdhH95zoprCp7z0SSsprQLL0LcthRPuUyLHZZ8H2Bkufhva59oV8pW7srnPal0vkTez9g86gg3ay9eM8hY3H4BH3ZgQma3dYWLPFkxznsfPvKfpvl6YBiWruF/s640/SAM_3059.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">meşhur meydan</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<br />
Şimdiye kadar avrupadan çok güzel bahsedip Marakeş'e gelince böylesine sert olduğum için lütfen kusura bakmayın. Sonuçta bize de arap diyorlar, ondan öte din kardeşiyiz, daha yakın hissediyorum onlara ve bu halde görmek daha çok yaralıyor. Bizim de böyle bir eğilimde olduğumuzu düşünmek korkutuyor. İktidar hakkında konuşmak bizi bir yere götürmüyor. Hepimiz aynıyız. İşin ucu para. İstiklal'e yapılan alışveriş merkezi, Kadıköy sahiline yapılan devasa hotel, Kazlıçeşme'ye yapılan gökdelenler hepsi bizim utancımız.</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-29644236324212494612011-10-15T09:02:00.002+02:002011-10-24T12:23:36.060+02:00Genç İletişim Ağı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="background: #000 url(http://tripwow.tripadvisor.com/tripwow/ta-0194-e8a6-2cf7/e/24e992d311/bg)0 0 no-repeat; border: none; margin: 0; padding: 0; width: 680px;">
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" base="http://images.travelpod.com/bin/tripwow/flash/" bgcolor="#000000" flashvars="xmlPath=http%3A%2F%2Ftripwow.tripadvisor.com%2Ftripwow%2Fta-0194-e8a6-2cf7%2Fapxml%3Fed%3D24e992d311%26ref%3D" height="425" name="TripWow" pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" quality="high" src="http://images.travelpod.com/bin/tripwow/flash/tripwow.swf" type="application/x-shockwave-flash" width="680" wmode="opaque"></embed><br />
<div style="background: #fff; border: none; color: #999999; font-family: verdana,sans-serif; font-size: 9px; margin: 0; padding: 0; text-align: justify; width: 680px;">
<br /></div>
</div>
İspanya'da bulunduğum kasabada faaliyet gösteren bir gençlik derneğinin tanıtımı için hazırladığım fotoğraf gösterisi. Tabi sunum sırasında aralara bahsi geçen kuruluşlardan gelen videoları koymuştuk. Bu şekilde pek anlamlı olmadı ama altındaki düşünce güzel.<br />
<br />
Başlığı şu şekilde "Gençler Birliği Sunar: Uluslararası Genç İletişim Ağı". Bu ağın içinde Antalya'dan bir lise de var. Bunu başaran, ilk fotoğrafta da gösterilen, sadece boş vakitlerinde bununla uğraşan bir grup genç ve onların güzel rehberi Monia. Tümüyle gönüllülük esasına dayanan, okulla hiç bir alakası olmayan bir topluluk bu. Ben de yardımcı olmaya çalıştım. Bu da onlarla beraber hazırladığımız blog: <a href="http://www.ajovenes.es/">ajovenes.es</a></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-55006498725574012022011-10-05T12:54:00.001+02:002011-10-24T13:31:57.398+02:00İspanya'da Yılbaşı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Öncelikle, İspanya'da diğer Hristiyan Avrupa ülkelerinin aksine Noel Baba yoktur. Onlarda var diye bilirler, görünce yadırgamazlar ama hiçbir adetlerinde, kültürlerinde yeri yoktur. Onlar için Hz. İsa doğduktan sonra hediyeler getiren, doğunun üç büyücü kralı önemlidir. Ocak ayının 4'ünde gelir krallar, <b>Baltazar, Melkior ve Gaspar</b>, müneccimler olarak da adlandırılırlar, yanlarında yardımcıları vardır. Ben de onlardan biri oldum. Doğudan geliyordum. Nereden geldiğimi sorduklarında Türkiye'den dedim. Çocukların şaşkınlıkları çok sevimliydi.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqc0uomWQwkxMgI81qisd4Wg70iWdBZJ3KndB24uSdFfxtBQTaF-FACVANXtNzU19TYsZjctu9cuP2OpJaZW5DFTyfj5efV2ZzgAW7r5w3GHPeKjfb-TQwOriKHgZdEMJj6Qq6nXzzIR2h/s1600/SAM_2698.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqc0uomWQwkxMgI81qisd4Wg70iWdBZJ3KndB24uSdFfxtBQTaF-FACVANXtNzU19TYsZjctu9cuP2OpJaZW5DFTyfj5efV2ZzgAW7r5w3GHPeKjfb-TQwOriKHgZdEMJj6Qq6nXzzIR2h/s640/SAM_2698.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">madrid otobüsleri</td></tr>
</tbody></table>
Yılbaşı; eski gece ve iyi gece olarak iki akşam kutlanır. İyi gece 24 Aralık günüdür, eski gece yılın son günüdür. İkisinde de burada olduğum için farklı İspanyol ailelerine konuk oldum. Gerçek ev halini tecrübe etme fırsatı buldum. İkisi de birbirinden güzeldi.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk4aRIWO6_18T73U6PBgVk1Mm-MFw7t5zGcBcdUqrhgmg7K46gkbf6Vo9W-N7UIiZLFsR4VC6EhhzZZb4lffYxeDqfOtio-OR6TjyKwxix1vKFIK8g6KfZRYo_LbX00y5_VnrdGjxVYZls/s1600/24122010945.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk4aRIWO6_18T73U6PBgVk1Mm-MFw7t5zGcBcdUqrhgmg7K46gkbf6Vo9W-N7UIiZLFsR4VC6EhhzZZb4lffYxeDqfOtio-OR6TjyKwxix1vKFIK8g6KfZRYo_LbX00y5_VnrdGjxVYZls/s640/24122010945.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">konuk olduğum ispanyol ailesi</td></tr>
</tbody></table>
Yılbaşında <b>villancicos </b>denilen şarkılar söylenir evlerde ve sokaklarda. Belediyenin önünde bazı akşamlar şarkılar eşliğinde churroslar (şerbetsiz, uzun, lokma tatlısı gibi düşünün) bandırılır sıcak çikolataya. Yağmur yağmasına rağmen toplanır insanlar. Güzeldir, yaşanmalı ve görülmelidir.<br />
<br />
Kasabanın çeşitli yerlerine Hz. İsa'nın doğduğu kasaba olan<b> Belen</b>'in maketleri yapılır. Çarşılarda bu maketlerin parçaları satılır, herkes evine küçük de olsa bir tane kurmak ister. Evin bir köşesinde bizim gazetelerin dağıttığı maketler gibi maketlerle bir kompozisyon yapılmıştır. Hz. Meryem'in kucağında bebek İsa vardır. Daha fazla abartmak isteyenler hediyeleriyle gelen kralları da betimler maketlerinde.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp_WzVtEqE4h-gSVofICDcEX64nmbsT72NnNNyccWaijgrJJU5QgSUQBiHmyjZ-ZQ3fMbkmjrASyWoQIbB6vlh9zxKxj_OMjaHm1AekISW_x_abQhuCUwYM4QpfAuHj_zTvnBqgA9ct7iw/s1600/SAM_2734.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp_WzVtEqE4h-gSVofICDcEX64nmbsT72NnNNyccWaijgrJJU5QgSUQBiHmyjZ-ZQ3fMbkmjrASyWoQIbB6vlh9zxKxj_OMjaHm1AekISW_x_abQhuCUwYM4QpfAuHj_zTvnBqgA9ct7iw/s320/SAM_2734.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">retro parkın ortasındaki yapay göl</td></tr>
</tbody></table>
Yılın son gecesinin en güzel olayına geleyim.<b> Topluca üzüm yemek.</b> Daha önce ne duydum ne gördüm böyle bir şey. Saat gece yarısına geldiğinde çanların 12 defa çalmasıyla birlikte her vuruşta bir üzüm atılır ağza. Bütün İspanya aynı anda uygular bunu. Televizyonda "iftar vakti" grafikleri gibi üzüm grafikleri çıkar. Şimdi birincisi, hop hadi ikinci, dört, beş derken dokuzuncuya yetişmek ağız dolusu üzüm yüzünden zor olur. Ama üzümlerini denk getirenler kutlanır. Evin babası saat hala vururken bütün üzümleri bitirmişti. Çocuklar yetişebilmek için önceden üzümlerin çekirdeklerini çıkarmışlardı. Madrid'in en ünlü meydanı Sol'de (Güneş) herkes ellerinde ki plastik bardaklarında hazır bulundurdukları 12 üzümü afiyetle mideye indirmişlerdi. Ne kadar güzel ne kadar özel bir adet demekten kendimi alamadım.<br />
<br />
Üzüm yemenin sebebine gelirsek, 1980'li yıllarda yaşanan krizden dolayı üretilen üzümler üreticinin elinde kalmış ve üzüm tüketimini arttırmak için böyle girişimde bulunulmuş. Bir ara bu adet kaybolsa da günümüze kadar gelmiş ve hala ülke genelinde uygulanmaktadır.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZSLUY-_IijYyeYnFaOWskBvjRFsJxjFn7CxCZPnV18ZW8d-537lXx-Y2qbjlnLC9zH3CTarvhbxsqXflvOaANeCnkZPxCdVtPcwzwAgARLTFP6XoxLaoCeh8Tg3dBZhJHO8ZMz90_9c5P/s1600/MadridG%25C3%25B6l.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZSLUY-_IijYyeYnFaOWskBvjRFsJxjFn7CxCZPnV18ZW8d-537lXx-Y2qbjlnLC9zH3CTarvhbxsqXflvOaANeCnkZPxCdVtPcwzwAgARLTFP6XoxLaoCeh8Tg3dBZhJHO8ZMz90_9c5P/s640/MadridG%25C3%25B6l.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
Her geçen gün İspanya'yı daha çok seviyordum. Her ne kadar, çok benziyoruz biz desem de şimdiye kadar sadece bir kişi hepimiz Akdenizliyiz dedi. Sağ olasın bizim belediyeye bağlı küçük belediyelerin temsilcisi Pedro. Bir de PSOE partisinden bir adam var. Usted demeyince (Sizli bizli konuşmayınca) adamın suratı asılıyor. Yabancıyım ben kardeşim herkese senli benli hitap ederim. Hatta geçen "bana sen de" demenin fiili olduğunu öğrendim: tutearse. Bu fiili emir kipiyle çekimleyerek "<b>tuteame</b>" yaparsak "bana sen de" yada "sizli bizli konuşmayalım" diye çevirebiliriz.<br />
<br />
Artık İspanyolca hakkında pek bir şey yazmıyorum çünkü yeteri kadar öğrendiğimi düşünüyorum. Hatta biz yabancılar burada ne yapıyoruz, nereden geldik, nereye gidiyoruz temalı bir radyo programına bile katıldım. Tabi ki hala eksiklerim var. Okuma, dinlediğini anlama tümüyle tamam ama kelime dağarcığımda ve dilbilgisi olarak zamanların çekimlerinde eksiklerim var. Günlük hayat konuşmalarından daha ötesine çalışmam, daha fazla okumam gerek ama bunu da yapmıyorum. İspanyolca konusunda sizi teşvik etmek için şunu diyebilirim, çok ayrı bir dünya açtı önüme. Sinema filmlerini geç, gündelik hayatta bile kullandığımız kelimelerin kökenini anladım. Volta atmak mesela burada da aynı "<b>vuelta</b>". "Hacemos una vuelta" diyoruz ve volta atıyoruz mahallede. Her yabancı dille beyin biraz daha gelişiyor. Bunu bir yerlerde okuduğum için söylemiyorum. Yaşadığım hissettiğim için söylüyorum. Şu andan sonra İtalyancayı rahatlıkla öğrenebilirim.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFO8FrFHiCALHiIPPr4btot1TWi88-njejidrLfiV1dEss3tHmSHrZ91rxSMt9nBX73VDOi0C0EZHnhfmKxa4Tt89MA84qBS6gWg8dYx1OQK2m65WDPVUbSPM5P592N4np-kQQSHZ5lBGr/s1600/30112010851.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFO8FrFHiCALHiIPPr4btot1TWi88-njejidrLfiV1dEss3tHmSHrZ91rxSMt9nBX73VDOi0C0EZHnhfmKxa4Tt89MA84qBS6gWg8dYx1OQK2m65WDPVUbSPM5P592N4np-kQQSHZ5lBGr/s640/30112010851.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">madrid'de büyük bir alışveriş merkezinin girişi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Yılın ilk günü ise büyük piyango çekilişi yapılır. Bizdeki gibi son akşam değil, ilk günün sabahı yapılır. Bu çekilişlerin en güzel yanı da okullardan özenle seçilen öğrencilerin kura toplarını alıp okumalarıdır. Belirli bir ritimde şarkı gibi söylerler. Burada tarif edemem ama kesinlikle dinlemeniz lazım. Televizyon sunucuları öğrencilerin giyim tarzlarına, saç şekillerine bakarak yeni nesil hakkında yorum yapar. Hangi öğrencinin hangi okuldan geldiği söylenir. Bunlar gurur verici olaylardır. Çocukların sesleri, çalıştığımız belediyenin duvarlarında yankılanıyordu. Bazıları netten, bazıları radyodan, bazıları televizyondan dinliyordu. O tonlamayı herkes çok iyi bildiğinden sonra ki günler taklitlerle geçti. Aşağıdaki videoda da izleyebilirsiniz. Başlığı çok manidarmış ama içeriği benim hoşuma gidiyor. Yorumlarda da sevilen bir şey olduğunu görebilirsiniz.<br />
<br />
Böylece 2011 yılına güzel bir giriş yapmış oldum.<br />
<br />
Fotoğraflar: Aile ortamı hariç üzerlerindeki damgalardan da anlaşılacağı gibi kasım ayında çekilmiştir.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/BRgas3xBhYc?rel=0" width="420"></iframe>
</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-86640152426229560402011-04-02T13:19:00.003+02:002011-04-02T14:32:26.812+02:00İstanbul<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><b>2010 Aralık ayının ilk haftası</b><br />
<b></b>Türkiye'den ayrılırken bu bir sene içinde geri döneceğim hiç aklımın ucundan bile geçmedi. Gelirim ederim gibi muhabbetler dönüyordu ama herkes yolculuğun ne kadar pahalı olduğunun farkındaydı. Burada ki ilk aylarımda da 1 seneyi aralıksız burada geçirme fikri devam etti. Bunu duyanlar çok tuhaf karşıladı. Bir sene boyunca evine gitmeden nasıl dayanacaksın gibi sorular sordular. Daha öncesinde 6 aylık Erasmus tecrübem olmuştu Macar diyarlarında. Bu süreçte hiç eve gidip gelmemiştim. Ama bu sefer başkaydı 1 sene olacaktı.<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFFcZ_OrXcVmFXQFvmEhgIOkFiwm0wcfsK_Mg6GgBU-qhyv5r9bZ3lPRyENzAD5BRYkYXQHIvnMjuX6GxoPTn5D6AAFQWDJ8WArFiLhQLW8Ou5S-1WPsHS27p_XSM0RxCTHZj7w6erpdpK/s1600/162953_1811499651170_1350386556_2051764_6177951_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFFcZ_OrXcVmFXQFvmEhgIOkFiwm0wcfsK_Mg6GgBU-qhyv5r9bZ3lPRyENzAD5BRYkYXQHIvnMjuX6GxoPTn5D6AAFQWDJ8WArFiLhQLW8Ou5S-1WPsHS27p_XSM0RxCTHZj7w6erpdpK/s320/162953_1811499651170_1350386556_2051764_6177951_n.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Düğünden, damat arkada en güçlü alkışını patlatıyor.</td></tr>
</tbody></table>Havalar soğudu, yaz bitti. Derelerde yüzdüğümüz günler sona erdi. Eve gidip gelsem düşüncesi tohum buldu kafamda. Türkiye'ye özgü şeylerden bahsederken gittiğimde getiririm demeye başladım ister istemez. Arkadaşlarımın evliliği ve kankamın askere gidecek olması tetiğe basmıştı artık. Tarihler planlamaya, ucuz seferler aramaya başladım. Tam da şans işte o sırada web sitesini tanıtmak isteyen Pegasus, web sitesinden alınan biletlerde indirim yapıyordu. Ama bu seferleri henüz Madrid'e kadar ulaşmıyordu. Madrid - Milano arasını easyJet, Milano - İstanbul arasını Pegasus havayollarından alırsam gidiş-dönüş toplamda 4 uçak 88 euro'ya denk geliyordu. Bu mesafede alabileceğiniz en iyi fiyat diyebilirim. Her ne kadar Pegasus'un sitesi o bileti satmamakta diretse de 4-5 saat süren denemelerden sonra aldım.<br />
<br />
Madrid'den kalkan ilk uçağım 1 Aralık gününün sabah saatlerinde kalkacaktı. Bunun için akşamdan Madrid'e gidip, sabaha doğru havaalanında hazır bulunmalıydım. Geceyi havaalanının ışıkları altında geçirmekten bıktığım için Madrid'de bir pansiyonda geçirmeye kadar verdim. 4 kişilik odada tek başımaydım ama bu yalnızlık uzun sürmedi. Gecenin bi vakti gelen yunan futbol fanatikleri türk olduğumu öğrenince oturup sohbet etmek istediler. Sırf maçını izlemek için o kadar yol geldikleri, taraftarı oldukları takımlarını tanımadığımı söyleyince suratlarının aldığı hali görmek güzeldi. Beşiktaşlı olduğumu söyleyince diğer takımları saymaya başladılar. Futbolla ilgili Beşiktaşlı olmaktan öteye ne bir kelime bilirim ne bir isim. Bunu anlatamamak yada anlatmak ama anlamamaları çok komikti. Onlar içmeye gittiğinde ben yatmaya fırsat bulmuştum ama kalktığımda hiç uyumamış gibiydim. Onlar uyurken alarmımdaki rock müzik eşliğinde odadan ayrıldım. Sibeles çeşmesinin oradan kalkan otobüsle havaalanına gittim. Orada eski postahane binası bulunmakta ve bu bina eski ve güzel olduğu için Madrid belediye başkanı bu binaya göz dikmiş. Şuan belediye binasında tadilat var diye o binayı kullanıyorlar. Benim hoşuma giden kısmı binanın dışında, üzerinde büyük şehirlerin isimleri yazan posta kutularının olması.<br />
<br />
Uçağa bindiğimde henüz hava aydınlanmamıştı. Kalkışı beklerken uyumuşum, gözlerimi açtığımda hareket halindeydik ve güneş artık doğmuştu. Güneşin doğduğu yere doğru, İstanbul'a gidiyordum.<br />
<br />
Aktarma yapacağınız zaman ilk dikkat etmeniz gereken şey saatlerdir çünkü gecikme çok olur. Ben ona dikkat ettim hatta iyiki de dikkat etmişim ama başka bir şeye dikkat etmeyi unuttum. Bir yerlere not alın. Aktarma yapılacak şehrin adıyla başlayan iki havaalanı olabilir.<br />
<br />
Milano'da Malpensa ve Bergamo havaalanları var. Bergamo havaalanı aslında Milano'da olmamasına rağmen Milano'ya bakınca o çıkıyordu. Ben de ne kadar uzak olabilir ki dedim. Arada 2 saate yakın süre ve 10 euro'ya yakın ücreti olan bir servis var. Eğer Madrid - Milano arası için easyJet değil de ryanair'ı tercih etseydim, aradaki bu mesafeyi karayoluyla katetmeme gerek kalmayacaktı. Ama her zamanki gibi tecrübe diyoruz.<br />
<br />
İstanbul'da Sabiha Gökçen'e indiğimde Milano'dan yaptığımdan çok da farklı bir şey olmadı. Atatürk havalimanına daha yakın olan evime gitmem gerekiyordu. Sonuçta İstanbul'lu olduğumuz için toplu taşımayı tercih ettim. Etmez olaydım. Havada geçirdiğimden daha fazla süreyi otobüste geçirdim. Kadıköy'den vapurla karşıya geçerken bütün yorgunluğuma rağmen aklımda tek bir şey vardı. Aylardır hasretini çektiğim ince belli bardakta çay. Hemen vapurun çay ocağından aldım çayımı ve boğazın karanlık sularına karşı içtim. Hava kararalı çok olmuştu. Güneş geldiğim taraftan batmıştı. Artık İstanbul'a varmıştım.<br />
<br />
Karşı tarafta, uçaktan indikten sonra haberleştiğimiz abim vardı. İş çıkışı beni almaya gelecek ve birlikte eve gidip sürpriz yapacaktık. Onu gördüğümde yorgunluğumu daha fazla hissettim. Çünkü artık rahatlamıştım. Eve gitmek için banliyö trenine bindik. Daha sonra Paris'e yapacağım bir gezide banliyö ve tren kelimesinin geldiği yerde gerçek banliyö trenlerine bineceğimden habersizdim. Eve geldiğimizde annem, abimin bir arkadaşıyla geleceğini biliyordu ama o kişinin ben olduğumdan haberi yoktu. Beni gördüğünde üzüntüyle karışık bir sevinç yaşadı çünkü 5,5 ayda fazlasıyla zayıflamış ve bu son yolculukla iyice yorulmuş oğlu vardı karşısında.<br />
<br />
Sonrasında o kadar güzel bir hafta geçirdim ki. Bir kez daha adımın anlamı gibi çok şanslıyım ben dedim. Arkadaşların düğünü, kankanın askere gidişi, yeni evli çiftin evindeki yemekten tut boğaz kenarında düğün öncesi bekleyişe kadar unutulmayacak bir hafta oldu. Bir filmin en güzel sahnesine yetişmek gibi.<br />
<br />
Ben şantör Olcay Gümüşbıçak, yeni evli Burcu ve Asım çiftini tebrik eder, Doğan er ve erbaşlarına hayırlı teskereler diler, Soner'in son kitabının bin baskı yapmasını isterim. Haydi uğurlar ola. Hola!</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-43286600869466282612011-03-20T12:02:00.000+01:002011-03-20T12:02:30.487+01:00Elmalı Kurabiye<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Mi primera receta en Español. Kurabiye con manzanas.<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTqkWsQGZB-G2cvOFqn0hv9fkSzbTVhBVEBCDHuRdKFLd98ECU9qnXiZCQ_osjXs4c-9D8UBZn9-QrSHJPaSUq79PuPcf6z8MDUIQuSml9CMqu8CVtZa-JUuzZrzuFJYXGLJClVxao1a_A/s1600/100_4720.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTqkWsQGZB-G2cvOFqn0hv9fkSzbTVhBVEBCDHuRdKFLd98ECU9qnXiZCQ_osjXs4c-9D8UBZn9-QrSHJPaSUq79PuPcf6z8MDUIQuSml9CMqu8CVtZa-JUuzZrzuFJYXGLJClVxao1a_A/s320/100_4720.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">elmalı tarçınlı kurabiye</td></tr>
</tbody></table>Ingredientes:<br />
- 1 kilo de harina<br />
- azúcar granulada<br />
- levadura<br />
- vainilla (no hace falta)<br />
- azúcar en polvo<br />
- 1 paquete mantequilla<br />
- 1 huevo<br />
- 1 vaso de yogur natural<br />
- 1 vaso de aceite vegetal<br />
- 5 manzanas<br />
- canela<br />
<br />
<br />
En primer lugar, poner la mantequilla en un recipiente hondo. Pero debe ser la mantequilla suave. Mantenga fuera del nevera hasta que estén tiernos. A continuación, la mantequilla bien blanda con la mano como una materia líquida. Luego agregar un vaso azúcar granulada. Añadir un huevo. Añadir un vaso de aceite vegetal y un vaso de yogurt. A mezclar bien. A continuación, agregue la vainilla (lo sé en España es raro, por eso no hace falta) y un paquete de levadura. Poco a poco la harina de veces. No utilizas completo 1 kilo de harina pero es casi hasta el fondo del paquete. Obtener masa suave.<br />
<br />
Ralla las manzanas en una olla. Agregue 3 cucharadas de azúcar granulada y un pocito canela. Poner en la estufa. Cocinar la mezcla de manzanas hasta que se vea como mermelada. Añadir un pocito agua pero muy poco.<br />
<br />
Ahora tenemos todo listo. Recuerdas la forma. Pones la mezcla de manzana dentro y cierra. No sé cuanto tiempo tiene que estar en el horno pero sus lados tienen que ser blanco.<br />
Echa azúcar en polvo encima y ya'sta. ¡Que aproveche!</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-24540871140584130352011-02-27T14:54:00.002+01:002011-02-28T12:28:42.999+01:00Boscopop 2011<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZQWa9ZlRtF8OmT46D2tlvtbIx5g3Mg2w0XZIgjySJ6utyVTASbrx2ulxmYasKc728Y8tZP5-90e9rfgAq_ToiraDeM2G9qheJS9mifajEMsHKNXg49ImIZ-UDLOqgO01axzxgKaFHyHXz/s1600/260220111003.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZQWa9ZlRtF8OmT46D2tlvtbIx5g3Mg2w0XZIgjySJ6utyVTASbrx2ulxmYasKc728Y8tZP5-90e9rfgAq_ToiraDeM2G9qheJS9mifajEMsHKNXg49ImIZ-UDLOqgO01axzxgKaFHyHXz/s320/260220111003.jpg" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Boscopop 2011 Tulsa</td></tr>
</tbody></table>26 Şubat 2011 cumartesi günü Arenas'da <a href="http://www.lastfm.com.tr/festival/1813571+Boscopop+2011">Boscopop</a> festivali düzenlendi ve sayesinde çok güzel bir gün geçirdim.<br />
<br />
Boscopop, bir çeşit müzik festivali ama bilet alma yöntemi biraz farklı. Öncelikle biletlerini para karşılığı alamıyorsunuz. Davetiyeyi elde edebilmek ağaç dikmelisiniz. Aynı günün sabahı hep beraber La Parra adındaki kasabaya ağaç dikmeye gittik. Bu bölge 2009 yılında büyük bir orman yangını geçirmiş o nedenle hala yaraları duruyor.<br />
<br />
Ağaç dikme işinin sembolik olacağını düşünüyorduk ama 400'den fazla ağaç dikileceğini söylediler ve kafa sayımında toplam 50 kişi var yada yoktu. Kişisel olarak kaç ağaç diktiğimi saymadım. Diğerleri diksin diye kazıp bıraktığım yerler de var. Sonuçta öğlen saatlerinde dünyaya ufak da olsa katkı sağlamış şekilde kasabamıza geri döndük. Bu arada ev arkadaşım Beatriz'in kasabasından ve okulundan arkadaşları da gelmişti. 8 kişilik grup halinde dolaşıyorduk.<br />
<br />
Daha önce Türkiye'de arkadaşlar arasında yapmadığımız ve çok işe yarar bulduğum bir şey yaptık. Fon oluşturduk. Fon oluşturalım dediler. Eyvallah dedim. Herkes 10 euro koydu. Harcamalar o fondan yapıldı. Bu şekilde tek kişi hesapla ilgilendi. Fonun bütçesi tükendikçe 5 euro 5 euro ekledik.<br />
<br />
8 kişilik grubun İspanyolca konuşmalarını anlamak benim için ayrı bir seviye oldu. Tamam arada kaçırdığım şeyler var ama anlıyorum ve anlamak çok güzel. İlk aylarımın ne kadar zor geçtiğini tekrar söylemeye gerek yok.<br />
<br />
Akşam saat 9'da konser salonunun kapıları açıldı. Konser salonu dediğime bakmayın daha önce bahsettiğim, kültür merkezindeki dandik salon. Burda konser mi olur falan diye homurdandık tabi. Yapılan açıklama konserin akustik olduğu yönündeydi. Gruplardan birini bile bilmiyordum. Öncelikle <a href="http://www.myspace.com/thebrightsound">The Bright</a> çıktı. Şarkıları İngilizce olduğu için grup ismi de İngilizce yada tam tersi. Bütün şarkılarında aynı ritim olduğu için pek beğenilmedi. 4-5 parça çalmalarına rağmen hep aynı şarkıyı söylemişler gibi geldi.<br />
<br />
Sonrasında <a href="http://www.lastfm.com.tr/music/Tulsa">Tulsa</a>, <a href="http://www.lastfm.com.tr/music/Zahara">Zahara</a>, <a href="http://www.lastfm.com.tr/music/Los+Seis+D%C3%ADas">Los Seis Dias</a> sahne aldılar. Şarkıları gerçekten çok güzeldi. Los Seis Dias'ın "Te Odio" (Senden nefret ediyorum.) parçası kesinlikle dinlenmeli. Bu arada şarkı sözlerini de anlayabilmek ayrı güzel. O sırada bizim grupta, kız arkadaşından yeni ayrılmış bir arkadaş vardı ve dayanamadı salondan çıktı. Peşinden giden kişinin sonradan söylediğine göre yakın bir barda tek başına oturuyormuş.<br />
<br />
Konser sonrası, gece yarısı akşam yemeğimizi yedikten sonra her zamanki cumartesi gecesi turumuzu attık. Gün geçtikçe daha çok kişi tanıdığımı fark ettim ve İspanyolca'mın gelişmesiyle bu sayının doğru orantıda arttığını gördüm. Bir mekana girdiğimizde veya çıkarken tek tek bütün tanıdıkları selamlamak gerekiyor.<br />
<br />
En yakında zamanda buraya gelen arkadaşları kasabalarında ziyaret edeceğim. Sayelerinde çok eğlenceli bir gün oldu. Sıradaki yazımın "Tambien la lluvia" filmi hakkında olmasını ümit ederek bu yazıya son veriyorum. Bir de foto koyayım. Tamam ya'esta.<br />
<br />
Basinda:<br />
<a href="http://www.elmundo.es/elmundo/2011/02/26/castillayleon/1298737434.html">http://www.elmundo.es/...</a><br />
<br />
<a href="http://www.rtvcyl.es/fichaNoticia.cfm/%C3%81VILA/20110226/400/arboles/repoblar/zona/arenas/san/pedro/afectada/incendio/2009/avila/62F372F8-E763-DD6A-776E98328D96C521">http://www.rtvcyl.es/...</a> (Buradaki videoda 41. saniyede arkadan gecen adam olmusum)</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-31001337509185627712011-02-25T10:28:00.000+01:002011-02-25T10:28:24.177+01:00Danza Kathak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlsRwZ-fQxZnb8xSawwfD8ng6D48wrXzdGSvCN9a-73Gt-D1BXd2Ww_nu2xPxO7CEOS8X3jCrisg_apycxZFHa3Ok7hhBxqVY2Z3-W1ppWK9t8VvGbYWdynJMZR3DTf9opkVUAHekIXsHV/s1600/danzakathak.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlsRwZ-fQxZnb8xSawwfD8ng6D48wrXzdGSvCN9a-73Gt-D1BXd2Ww_nu2xPxO7CEOS8X3jCrisg_apycxZFHa3Ok7hhBxqVY2Z3-W1ppWK9t8VvGbYWdynJMZR3DTf9opkVUAHekIXsHV/s200/danzakathak.jpg" width="141" /></a></div>22 Subat 2011 gunu kultur merkezinde hint dans gosterisi sergilendi. Siyah fonda mesk eden eller adeta sihirbazlik gosterisi yapar gibiydi. Insanin gordugune inanasi gelmiyordu. Bu buyuleyici gosterinin tek kotu yani fazla uzun olmasiydi. Belki iki kisiden daha fazla olsalar bu uzunluk hissedilmeyecekti.<br />
<br />
<a href="http://www.myspace.com/anujkathakmishra">Anuj Mishra</a> ve <a href="http://www.alarde.com/artistas/otrasdanzas/sharmini.html">Sharmini Tharmaratnam</a>'dan olusan bu ekip gercekten cok basarili. Anuj'un hint aksanli ingilizcesiyle dans teknigini ufaktan da olsa ogretmeye calismasi komikti. Konusmasinin sonlarina dogru Alman asilli bir arkadas cikip geriye kalan kismi ispanyolcaya cevirdi. Bu sefer de alman aksanli ispanyolca sahnedeydi. Gercekten cok kulturlu bir gece oldu.<br />
<br />
Kultur evinin gosteri salonunun ne kadar kotu durumda oldugunu da yazmak lazim. Yeni bina olmasina ragmen bir tiyatro salonu icin en kotu nasil tasarlanir diye dusunulmus gibi duruyor. Neredeyse sahne seviyesinde ve duz zemin. Danscilarin ayaklarina taktigi 2,5 kilo agirliginda zilleri en on sira haric gormeniz imkansiz ve bu ziller gosterinin buyuk bir bolumunu olusturuyor.<br />
<br />
Bir kac ses aksakligina ragmen gosteri basariyla tamamlanir. Son bolum semazen misali danstir. Eller ayni konumdadir. Aslinda ne kadar farkliyiz, aslinda ne kadar ayni...</div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-51617007913240361092011-02-23T12:11:00.001+01:002011-02-23T12:15:37.111+01:0023-F Golpe de Estado<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXtRnW4j6o9mUZLLRa3aizMuQV1XQw1wx873IzL1eWkX6sM8RWO0yF5te7Dfv8ROeM9CTSFgCt_REbpm0t-tjtW2tiZn6wUwq8WHPZFaON3j11NUuRnz-qDX_5MY_gk3BTkN6E5hAjIIm0/s1600/Tejero_golpe.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXtRnW4j6o9mUZLLRa3aizMuQV1XQw1wx873IzL1eWkX6sM8RWO0yF5te7Dfv8ROeM9CTSFgCt_REbpm0t-tjtW2tiZn6wUwq8WHPZFaON3j11NUuRnz-qDX_5MY_gk3BTkN6E5hAjIIm0/s320/Tejero_golpe.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Darbe girisiminden cok ozel bir kare</td></tr>
</tbody></table>23 Subat 1981: Ispanya'da darbe girisimi. Milletvekilleri 18 saat boyunca mecliste rehin alinmisti ve Franko rejiminin geri gelecegine dair korkular tavan yapmisti. Ertesi gun, kralin girisimiyle son buldu.<br />
<br />
Bugun 30. yildonumu. Gazeteler sayfa sayfa bu olaydan bahsediyor. Kendi arsivlerindeki sayfalari yayinliyorlar. 23-F adinda bir film gosterime girecek. Onumuzdeki haftalarda Arenas'a gelmesi muhtemel. Kesinlikle gidecegim bir film. Ispanyol arkadaslar Ispanya ic savasi hakkinda cok fazla film yapildi artik sikildik diyorlar. O nedenle bu filme gitmek istemiyorlar.<br />
<br />
Bu aksam "También la lluvia" filmine gidecegiz.<br />
<br />
Wiki: <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/23-F">http://en.wikipedia.org/wiki/23-F</a></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4588554444211633868.post-7890990748312977812011-02-22T14:39:00.000+01:002011-02-22T14:39:11.786+01:00La "i griega" se llamará "ye"La nueva Ortografía de la Real Academia Española fija la denominación de algunas letras, cambia "quorum" por "cuórum" y elimina las tildes de "solo", "guion" y "o" entre números<div><br /></div><div>Ispanyolca'da ki standartlasma devrimi hakkinda bir haber. Aptallasan insan irki icin dillerin daha kolay ogrenilebilmesi icin yapilan standartlasma hareketleri. Haber basliginda 'y' nin artik 'ye' seklinde okunacagini 'i griega' denilmeyecegini soyluyor.</div><div><br /><a href="http://www.elpais.com/articulo/cultura/i/griega/llamara/ye/elpepucul/20101105elpepucul_9/Tes">La "i griega" se llamará "ye" · ELPAÍS.com</a></div>Olcay Bayramhttp://www.blogger.com/profile/12314886734351727517noreply@blogger.com0