31 Temmuz 2021 Cumartesi

Bölüm 4 - Yılbaşı gelenekleri

İspanya’da yılın son gecesi, saat gongunun her vuruşunda bir üzüm yenir. Halkın ellerindeki bardaklarda bir düzine üzüm ile meydanlarda hazır bulunduğu o anlarda, ben bir İspanyol ailenin evinde Türkiye’nin kaç başkenti olduğunu tartışıyordum. Bu siyasi bir gönderme değildi. Misafir olduğum ailenin babası aynı zamanda kasabanın eczacısı, küçükken Türkiye’nin iki başkentini bilemediği için öğretmeninden yediği tokadı anımsamıştı. Tartışma en sonunda eski ansiklopedileri karıştırmaya kadar gitti. Gururla savını destekleyen bir yazı ile geldi. “Türkiye, Trakya’nın başkenti İstanbul ve Anadolu’nun başkenti Ankara’da bulunan iki devlet tarafından yönetilir.” yazıyordu. O tokat asıl bu kitabın yazarına aşk edilmeliymiş.


Neyse gece yarısı yaklaşıyordu! Herkesin önünde üzümleri hazırlanmıştı. Evin kızı isteyenler için kabuklarını bile soymuştu çünkü bu zamanla bir yarıştı. Meydanlardan canlı yayın yapan TV kanalları ekranda “iftar vakti” gibi üzüm sayılarını gösteren grafikler yerleştirdiler. Gece yarısı olduğunda bir ülkeyle aynı anda ilk üzümü yedim. Daha ekrandaki üzüm resimlerinin yarısı silinmişken evin babası hepsini bitirmişti. Ben acemilik ve kibarlıktan 12. gong sesinden sonra hala ağzımda olan üzümleri aynı anda yutmuştum. Alkışlar eşliğinde yarış sonlandı ve yeni yıla girdik.

20. yüzyılın başında üzüm tüketimini arttırmak için yapılan bu reklam kampanyası gelenek haline dönüşmüş. Coca-Cola’nın Noel baba çalışması bu üzüm kampanyası kadar başarılı olamamıştır İspanya’da. Hristiyan olmalarına rağmen orada Noel baba yoktur, onun yerine Hz. İsa’nın doğumundan sonra 4 Ocak’ta hediyeler getiren üç müneccim kral vardır; Baltazar, Melkior ve Gaspar. Bu krallar kasabaya gelmeden aylar önce doğudan bir haberci gönderirler. Peki bu sene haberci kim olacaktı? Tabi ki kasabadaki en doğulu olan ben. Oraya taşınalı henüz bir kaç ay olmuştu, hiç İspanyolca konuşamıyordum ama doğudan gelen habercinin İspanyolca bilmemesinden daha normal ne olabilirdi. Belediyenin konferans salonuna toplanan çocuklara; cübbe, peruk ve takma sakalımla bilmedikleri bir dilde kralların yolda olduğunu söyledim. Türkçe bilmeyen tercümanım bire bin katarak tercüme etti. Çok eğlenceliydi.

Hollanda’da ise İspanya’dan deniz yoluyla gelen Sinterklaas ve “yardımcısı” Zwarte (Siyah) Piet, her sene farklı bir şehri ziyaret eder. 2019 senesi için yaşadığım şehir olan Amersfoort seçilmiş ama ben uyuyakalmışım, uyandığımda çoktan İspanya’ya dönmüşlerdi. Sinterklaas aslında 3. yüzyılda Antalya Demre’de yaşamış bir piskopos olan Aziz Nikolas’dan esinlenilerek oluşturulmuş bir karakter. Siyah Piet karakteri de ilk olarak 19. yüzyılda bir çocuk kitabında ortaya çıkmış. Siyahi olmasının sebebi ise Mağripli müslüman bir köle olmasıymış. Şimdilerde anlatılan hikayeler, beyaz tenli sevimli yardımcının hediye bırakmak için girdiği bacalarda yüzünün kapkara olduğu yönünde. Hala kutlamalarda insanlar yüzlerini siyaha boyayarak eğleniyor. Bunun da hiç ırkçı olduğunu düşünmüyorlar.

Irkçılıkla ilgili söyleyeceğim çok olduğu için bu konuyu sıradaki bölüme bırakıyorum.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder